ve "edelweißpiraten" ("aslan ayağı korsanları")... isimlerini yakalarına taktıkları "edelweiß" ("aslan ayağı") çiçeğinden alan, 3. reich'ta bütün gençlerin "hitler gençliği"ne katılmalarının zorunlu hale gelmesinin ardından "vicdani red"dini yaşayan gençlik grupları...
birinci dünya savaşı'nın ardından yoksulların açlık ve umutsuzluktan başka hiçbir şeyleri olmadığı dönemlerde, almanya'nın büyük şehirlerinin yoksul mahallelerinden kaçıp, soluğu doğada almakta bulmuştu işçi sınıfının çocukları. doğada yürüyor, kamp ateşlerinin başında toplanıyor, gitar çalıp, şarkılar söylüyorlardı.
1933'de almanya'daki bütün gençlik örgütlerinin yasaklanması ve "hitler gençliği'ne katılmanın zorunlu hale gelmesiyle, "hj"un 100 bin olan üye sayısı ilerleyen yıllarda 8,7 milyona kadar çıkacak (ki bu sayı o dönemki alman gençliğinin yüzde 98'i anlamına geliyor), nsdap'nin gençlik örgütünden bağımsız olarak gençlerin herhangi bir etkinlik yapması yasaklanacaktı. yüzde 98'lik kesimin hikayesini hepiniz az çok biliyorsunuz: "hitler gençliği"nin ardından sa, ss, wehrmacht; devletin bebeklerin yüzde 98'inden katil yaratmasının hikayesi... kimisi toplama kampında bekçi oldu, yahudilerin, çingenelerin, komünistlerin yakıldığı fırınlara odun attı, kimisi rusya'da, polonya'da, fransa'da kardeşlerini, kardeşlerimizi öldürdü, birçoğu efendileri adına öldürmek için gittikleri uzak diyarlarda kendi yaşamlarını da bıraktı. ama biz yüzde 2'nin bir parçası olan "aslan ayağı korsanları"nın hikayesine kaldığımız yerden devam edelim...
"hitler gençliği" sokaklarda devriye geziyor, zorunlu etkinliklerden kaçan, nazilerden bağımsız gruplaşan, faşizme rağmen gençliğini yaşamaya çalışanların peşine düşüyordu. yeraltında faaliyeti sürdüren komünist gençlik örgütleriyle ilişki kuranlar, kendi çapında illegal işlere bulaşan gençlik çetelerine üye olanlar ve "hitler gençliği"nden çeşitli nedenlerden atılmış olanların yanında faşizm öncesinden gelen doğa yürüyüşlerinden, şarkılı, içkili akşamlardan, kızlı-erkekli grupların çırılçıplak soyunup göllerin, nehirlerin serin sularına bırakmasından vazgeçmek istemeyenler de kovuşturmaya uğruyordu.
kamp ateşinin başında, geçmişten gelen geleneksel şarkıların yanında çoğunluğu "hitler gençliği"nin marşlarının üstüne yeni sözler yazılmasıyla ortaya çıkan şarkılar da söyleniyordu. "hitler gençliği"nde cinsiyet ayrımı önemli bir ilkeyken, "aslan ayağı korsanları"nın genç kızları da aralarına kabul etmeleri, erkeklerin "erkek" gibi, kadınların "kadın" gibi yetişmesinin büyük önem taşıdığı 30'lu-40'lı yılların alman toplumunda, "ahlaksızlık"ları hakkında yapılan propagandaya güç katıyordu. disiplin, vatan sevgisi, namus gibi değerlerin "beş para etmediği" bu grupların varlığı, nazi iktidarı için katlanılamazdı.
baskılar, "korsanlar"ın yaşamını zorlaştırıyordu belki, ama aynı zamanda faşistlere anladıkları dilden cevap vermeyi de ihmal etmiyorlardı: tek yakaladıkları "hitler gençliği" yöneticilerini dövüyor, sokaklarda devriyelerle kavga ediyorlardı. artık "gençler sorunlarını kendi aralarında çözsün" dönemi kapanıyordu. "korsanlar"la başa çıkamayan "hitler gençliği"nin ağlamaları, gestapo'nun devreye girmesiyle sonuçlanıyordu. artık tutuklamalar, işkence ve hapis cezaları "korsan" olmanın karşılığıydı.
ikinci dünya savaşı'nın başlaması, gençliğin askerileştirilmesinin önemini daha da arttırıyor; bu durum, "korsanlar"a "halkı askerlikten soğutma" (tanıdık mı geldi?), "alman halkının birliğini bozma", "gestapo'ya mukavemet" ve "vatana ihanet" suçlamaları, ve nihayetinde toplama kampına gönderilmek ya da idam olarak geri dönüyordu. nazilerin en sevdiği "dolaylı idam" yöntemlerinden biri, "korsanlar"ı askere alıp, ölümün kesin olduğu görevler vermekti. örneğin doğu cephesine gönderilen eski "korsan" bruno bachler, mayın tarlalarında el ele tutuşarak bütün alanı tarayacak biçimde yürümeye zorlandıklarını anlatıyor. nazilerin öldürdüğü "aslan ayağı korsanları"nın sayısı tam olarak bilinmiyor. hem nazilerin, gerçek ya da sözde muhaliflerini öldürmek için kullandıkları yöntemlerin çeşitliliği, hem de "korsanlar"ın birbirlerini çoğunlukla isim yerine lakaplarıyla tanıyor olmaları, net bir sayıya ulaşmamızı güçleştiriyor. ama ikinci dünya savaşı bitip, naziler iktidarı kaybettiğinde hala hayatta olanların küçük bir azınlık oluşturduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım.
kendi dönemlerinin "punk"ları olarak görebileceğimiz gençlerin varoluşu bile başlı başına faşist rejime karşı bir direniş eylemiyken; gittikçe radikalleşen "korsanlar"ın gerçekleştirdiği direniş, zamanla yahudilerin ve asker kaçaklarının saklanmasından, "kuşlama" ve "yazılama" gibi eylemleri kapsayacak biçimde güçleniyordu. genelde sokak dilini kullanıyor ve - kimse korkusundan uzun bir bildiriyi yerden alıp okumaya cesaret edemeyeceğinden - kısa metinler yazıyorlardı...
örneğin:
"artık kahverengi sürünün sonunu getirelim! bu sefalette ölüyoruz.
bu dünya bizim dünyamız değil!
başka bir dünya için savaşmalıyız,
bu sefalette ölüyoruz!"
"bok ne kadar kahverengiyse, köln de o kadar kahverengi. uyanın artık!"
gibi...
faşizm öncesinde işçi hareketinin kalelerinden olan köln-ehrenfeld'de "korsanlar"ın direnişi doruğa ulaşıyordu. toplama kampından kaçmış olan hans steinbrück'ün çabalarıyla "korsanlar", asker kaçaklarıyla, hapishanelerden, toplama kamplarından kaçmış insanlarla, saklanarak holocaust'tan kurtulmaya çalışan yahudilerle birlikte yüz kişiyi aşan bir direniş ağı oluşturuyor, bildiri dağıtma ve yazılama yapma gibi eylemlerin yanında sabotajlar yapıyor ve buldukları silahlarla gestapo'ya karşı kendilerini savunuyordu.
birgün, silahlarını ve nazilerden çaldıkları diğer eşyalarını sakladıkları kilerin ihbar edilmesinden sonra, gestapo baskınında ehrenfeld grubunun birçok üyesi ve gizledikleri yahudiler nazilerin eline düştü. bir sonraki gün evin önünde bekleyen gestapo devriyesiyle "korsanlar" arasında çıkan çatışmada bir polis, bir sa ("sturmabteilung") üyesi ve bir de "hitler gençliği" devriye sorumlusu öldü. ilerleyen günlerde ehrenfeld, grubun yakalanan arkadaşlarının serbest bırakılması için yaptığı, amok koşusunu andıran eylemlere sahne oldu. ve 63 kişi "ehrenfeld grubu"na üye olmaktan tutuklandı.
hans steinbrück, yakalandıktan sonra şöyle diyecekti:
"arkadaşlarımla beraber almanya'nın savaşı mümkün olan en kısa sürede kaybetmesi için elimizden geleni yapacaktık. bu nedenle bir cephanelik oluşturduk. silahlarla savaşın sürdürülmesi için önemli olan üretimi ve cephe bu yakınlara geri çekildiğinde tren yollarını sabote edecektik."
10 kasım 1944 günü aralarında steinbrück'ün de bulunduğu on üç kişi halka açık bir şovla idam edildi. aralarında en genç olan bartolomäus schenk 16 yaşındaydı.
savaş bittikten ve almanya faşist olmayı bırakıp "demokratik" olmaya başladıktan sonra, "korsanlar"ı dün nazi olarak kovuşturanlar, bugün "demokrat" olarak kaldıkları noktadan devam edeceklerdi. ne "demokratik" kurumlar, ne de bölgeyi işgal etmiş olan amerikan ordusu sevecekti "korsanlar"ı. nazilerin 1930'larda başladığı işi, demokratlar 1940'larda bitirdi. 1950'lerde artık "aslan ayağı korsanları" yoktu. almanya, olması gerektiği gibi "çalışkan" ve "itaatkar"dı...
10 yorum:
daha fazla kişi okumalı bu yazını. http://ff.im/tYbkF
millete siyah fondan kaçın deyu tavsiye yollu tehditler yolluyoruz, sen siyah fona dönüyorsun. insanın gözünü mahvediyor hakkaten. yazıyı da okuyamadım, kusura bakma :)
@gaykedi
sağol, beğenmene sevindim...
@stalker
ne yapayım, sıkıldım blogun görüntüsünden, bir süre böyle idare edin artık. o kadar rahatsız ediyor mu ya?
evet gözü biraz rahatsız ediyor ama yazıyı okumaktan alıkoyamadı. keramet yazıda. selam ve sevgiler.
baktim wikipedia'da türkcesi yok bu gruba ait sayfanin. Hazir böyle güzel ve kapsamli bir yazi hazirlamissin, eklemeyi düsünmez misin?
wikipedia'da hesabım yok, hesap olmadan değişiklik yapılıyor da, konu açılıyor mu, onu bilmiyorum. bir de yazının wikipedia konseptine uymaması durumu var tabii. bu yazıyı geçtim, zamanında almanca yazıp koyduğum ilk madde silinmişti, ben de bir daha - düzelterek - yazınca dondurdu adamlar o sözcük için girdi yapılmasını. gerçi vikipedi yokluktan, wikipedia kadar kasmıyor gibi de geliyor.
yani kısacası bilmiyorum. senin var mı wikipedia hesabın, yazıyı değiştirip wikipedia maddesi haline getirebilirsin/bilirim/biliriz...
sanirim kullanmadigim bir hesabim var, yoksa da acilir, atla deve degil ya.. yapabiliriz. "yes, we can!"
ha ben de cok meraklisi degilim wikipedia'nin; ama sonucta bu ara internette en cok kullanilan "kaynak" oldugu gibi bir gercek de var ortada.. bu cercevede, efenim, böyle bir yaziya/bilgiye birilerinin wiki üzerinden rast gelme olasiligi senin blog'a tesadüf etme olasiligindan yüksek oldugundan yola cikarak yaptim öneriyi..
"(bir yerden sonra 'nazi propagandasi'na donmüs/dönen/dönebilir) belgesellere doyaman körpe zihinlerde (tabii ki bilmeden sayfasina girdiklerinde) kazara bir baska pencere acar mi?" böyle bir yazi sorusu da bu önerinin icinde gizli "art niyet"im, itiraf etmis olayim yeri gelmisken..
he valla gözü fena yoruyor. o nedenle siyah fon kullanmakta ısrar edenleri okumayıp geçiyorum ama bu blog vazgeçebileceğim bir yer değil. hevesin geçene kadar katlanırız artık :)
Yorum Gönder