26 Nisan 2010 Pazartesi

"OBAMACIK"



amerikalı siyahların obama'sı varsa bizim, almanyalı türkler'in de "obamacık"ımız var. niedersachsen (aşağı saksonya) başbakanı christian wullf, türkiye göçmeni bir ailenin çocuğu olan aygül özkan'ın 9 mayıs tarihinde eyalet hükümetinde sosyal politika, kadın, aile, sağlık ve entegrasyondan sorumlu bakanlık koltuğuna oturacağını açıkladı. ve bu karar alman sağı'nın büyük bir bölümünün tepkisiyle karşılaştı. "avrupalı" kimliğini dini değerler üstünden tanımlayan cdu ("hristiyan demokrat birlik") müslüman bir göçmenin bakan olmasının önünü açarak seçmenlerinin gözünde temel ilkelerinden birine ihanet ediyor.

aygül özkan'ın hayat hikayesi, hayata gözlerini bir elitin üyesi olarak açan obama'dan çok "gettodan nba yıldızı çıkması" sendromunu andırıyor. ailesi 60'lı yıllarda ankara'dan hamburg'a göçmüş. babası önce posta idaresinde işçilik, sonra terzilik yaparken, annesi çocuklarını büyütmüş. aygül, ablası aynur'un da mezun olduğu allee altona lisesi'ni bitirdikten sonra hamburg üniversitesi'nde hukuk okumuş. ancak avukat olduktan sonra şirket yönetimlerinde kariyer yapmayı mesleğine tercih etmiş.

2004 yılında cdu'ya katılana kadar siyasetle doğrudan bir ilişkisi olmamış almanya'nın ilk göçmen bakanının. 2008 yılında partinin hamburg eyalet başkanı dirk fischer'in inisiyatifiyle önce seçilmesini garantileyecek bir sıradan seçim listesine, sonra da eyalet parlamentosuna girmiş ve cdu hamburg meclis grubu'nun ekonomi sözcülüğünü üstlenmiş.

belediye ve eyalet meclisi seçimlerinde partilerin göçmen, özellikle de türk kökenli adayları listelerine dahil etmesinde garip bir durum yok; zira çok sayıda türkiyeli göçmenin alman vatandaşlığına geçerek seçme ve seçilme hakkını elde etmesiyle bu çeşit bir "ethno-marketing" hristiyan demokratlar'dan yeşiller'e, sosyal demokratlar'dan sol parti'ye kadar bütün seçilme iddiası taşıyan partilerin başvurduğu bir yöntem. hatta bu işleyişi hicvetmek için kullanılan bir terim bile türemiş: "quotentürke" ("kota türkü").

aygül özkan'ı benzerlerinden ayıran, yaklaşık iki hafta içinde almanya'nın ilk göçmen kökenli bakanı olacak olması, çünkü normal işleyişte "kota türkü" - kendisi için - en iyi ihtimalle belediye ya da eyalet meclisine girer, bir-iki lobi faaliyeti yürütür, zamanının çoğunuysa bir sonraki seçimlerde "hemşerilik bağları"nın kendisinin tekrar seçilmesini sağlayacak biçimde taze tutulmasına harcar.

bütün bunları anlatma sebebim aygül özkan'la gurur duymam, bir "türk"ün bakanlık koltuğuna oturmasıyla hayatımın düzeleceğini düşünmem falan değil. obama'nın siyah nüfusu abd'de ikinci sınıf vatandaşlıktan ancak sembolik anlamda kısmen kurtarabilmesi gibi, özkan'ın başarısı da benim - ve benim gibilerin - hayatına ancak sembolik bağlamda etki edecek. beni ilgilendiren, dolayısıyla da anlatmak istediğim daha çok bir "türk"ün bakanlık koltuğuna oturacak olmasıyla ortaya konan tepkiler.

daha bakanlığı devralacağı tarih gelmeden medyatik olan politikacı"mız", fırsat bu fırsat deyip önemli addettiği konularda görüşlerini kamuyla paylaşma yoluna gitti. hristiyan demokratlar'ın parti çizgisiyle çelişen görüşleri sadece politically incorrect gibi islamofobik-ırkçı çevrelerin değil, hristiyan demokrat kodamanların da tepkisini çekti.

kendisi de hukukçu olan aygül özkan almanya'da daha fazla göçmen kökenli yargıca ihtiyaç olduğunu, böylece göçmenlerin "yabancı bir otorite"nin haklarında karar vermediğini, kendilerinin de bu ülkeye dahil olduklarını hissedebileceklerini söyledi. bu sözler, geçtiğimiz yıllarda - alman ve kadın - bir yargıcın faslı bir kadının kocası tarafından dövülmesiyle ilgili bir davada evlilik içi şiddetin söz konusu kültürde olağan olduğu gerekçesiyle takipsizlik kararı vermesinin ardından (kararı bir üst mahkeme bozmuştu) almanya'da alevlenen "hukuk sistemimiz islamileşiyor mu?" tartışmalarına eklemlendi. ve böylece aygül özkan islamileşmenin truva atı ilan edildi islam korkusu üstünden siyaset yapan çevreler tarafından.

ancak esas skandal özkan'ın çocukların devlet okullarında duvarında haç asılı sınıflarda okumasının yanlış olduğunu söylemesi üstüne patladı. gerçi özkan sadece haçın duvardan indirilmesini değil, aynı zamanda başörtüsü yasağını da savunmuş, okulların "dini açıdan tarafsız" olması gerektiğini belirtmişti, ama bu da onu kurtarmaya yetmedi. cdu'dan daha sağdan ve kiliseden gelen tepkileri geçiyorum; kendi partisinin içinden, özellikle de üst katlardan gelen tepkiler durumu açıklamaya yetiyor çünkü. önce niedersachsen başbakanı wullf "niedersachsen'da hristiyanlık sembolleri, özellikle de okullardaki haçlar, hristiyanlık temelinde hoşgörülü bir eğitim adına hükümetimiz tarafından destekleniyor, aygül özkan sadece kendi kişisel görüşünü açıklamış" diyerek "göçmen preses"ini aslanların önüne attı. ardından öldürücü hançer darbesi gecikmedi: "kim ki okullarda haçı yasaklamaya çalışıyor, hristiyan bir partide doğru yerde olup olmadığını sorgulamalı. haç kimliğizin, kültürümüzün ve değerlerimizin köküdür."

kendi partisi içinden aldığı tepkilere, ağzını hiç açmamış olsa, hatta sağır ve dilsiz bile olsa zaten gelecek olan ırkçı aşağılamaların yanında bir de ölüm tehditleri eklendi. polis korumasında 9 mayıs'ı bekleyen özkan "tehditlerden yılacak olsam bu yola çıkmazdım" diyor gerçi, ama parti içi mekanizmalar bakanlığının önüne geçecek mi, hala belirsiz.

2 yorum:

Gand dedi ki...

ilginç, daha sonra ne oldu?

outlaw dedi ki...

"obamacik" sustu, partinin kodamanlari da ayak diremediler, simdi eyalet hükümetinde bakanlik yapiyor.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...