12 Nisan 2010 Pazartesi

"JEDEM DAS SEINE"


dün daha önce ilan ettiğim gibi buchenwald toplama kampına gittim. insanın, senin ve benim de üyesi olduğumuz bu iki bacaklı memeli hayvanın, nelere kadir olduğunu, ne kadar çirkinleşebileceğini gördüm...

buchenwald, eskiden doğu almanya sınırları içinde kalan thüringen eyaleti'nde weimar şehrinin hemen yukarısında kurulmuş. "şairler ve düşünürler şehri" olarak anılan weimar, aynı zamanda nazilerin almanya'da seçimleri kazanarak iktidar oldukları ilk yer, alman tarihinde önemli bir yere sahip: faşizm öncesindeki cumhuriyetin ilan edildiği şehir, nietzsche'den bach'a, schiller'den goethe'ye birçok tarihe geçen kişiliğe ev sahipliği yapmış. hitler'in de zaman geçirmeyi çok sevdiği, iktidara gelmeden önce bir süre oturduğu şehir nazilerin iktidarı süresince sadık kalelerinden biriydi.

buchenwald toplama kampı, ayazıyla meşhur, weimar'ın hemen üstündeki ettersberg adlı bir tepede kurulmuş, ki dün de namının hakkını veriyordu. ısı sıfır derecenin altında, rüzgar inanılmazdı. 1937 yılında kurulan toplama kampının inşaatında çalışan, buchenwald'ın çoğunluğu komünistlerden oluşan ilk sakinlerinden 48'i 1938 yılını göremeyecekti. mahkumların günde 14 ila 16 saat arası, en basit teknik ekipmandan yoksun olarak yaptığı ağır işler - ki bu ağırlığın en güçlü anlatımı herhalde insanların taş taşıyan kağnılara koşulması - yalnızca kampa adını veren kayın ormanının açılmasını ("buchenwald" kayın ormanı demek) ve inşaatın mümkün olan en kısa tamamlanmasını değil, aynı zamanda mahkumların dinmek bilmeyen acılar ve ağrılarla terbiye edilmesini, iradelerinin gerek fiziksel, gerekse psikolojik olarak kırılmasını amaçlıyordu.

kampın ağır giriş kapısında "jedem das seine" ("herkes hakettiğini elde eder") yazıyor, işin ilginç yanı bu yazı - benzerlerinin aksine - dışarıdan değil, içeriden okunabilecek şekilde yazılmış. insanlık tarihindeki en büyük vahşetlerinden birinin kurbanlarına, ss sinizmi başlarına gelenlerden kendilerini sorumlu tutmalarını salık vermiş.

9-10 kasım 1938 gecesi ("reichskristallnacht") yahudilere yönelik pogromların başlamasıyla yaklaşık on bin yahudi buchenwald'ın yolunu tutmuş. görgü tanıkları, weimar tren istasyonu'ndan buchenwald'a giden yolun yahudilerin cop ve kamçılarla "sürülmesi"nden sonra kana bulanmış eşyalar ve giysilerle bir savaş alanını andırdığını anlatıyor. bu ilk getirilen yahudiler ss birliklerinin eşi görülmemiş bir vahşeti ve efendinin ("herrenmensch") "aşağılık insan" karşısındaki mutlak iktidarını ve keyfiyetini içselleştirilmesinde kullanılmış. bu vahşetin kanıtı, her tür eylemini faşist bürokrasinin mükemmeliyetçiliğiyle kayda geçiren ss'in belgelerinde mevcut: daha ilk geceden aşağılamalara ve teröre dayanamayarak deliren 68 yahudi ölene kadar dövülmüş.

yukarıda sözünü ettiğim keyfiyetin belki de en güzel kanıtı, buchenwald'e dayanamayan tutsakların yaşamlarına kendi inisiyatifleriyle son verme haklarının ellerinden alınması. kampı çevreleyen elektrik yüklü dikenli tele - buchenwald'da intihar etmenin en basit yolu - yaklaşmak yasaklanmıştı. ve bu yasağa uymayanlar nöbetçi kulelerinden açılan ateşle öldürülüyordu. böylece yaşamın hakimi olan "herrenmensch", ölümün iplerini de bir an için olsun tutsakların ellerine bırakmamış oluyordu.

başlangıçta tutsakların tamamı almanlar'dan oluşurken savaşın başlamasıyla diğer avrupa ülkelerinden getirilenlerin sayısı artacaktı. 1939 yılında polonya'nın işgaliyle birlikte 2098 polonyalı buchenwald tutsaklarına katıldı. o zamana kadar mahkumlar ahşap barakalarda tutulurken, polonyalılar buchenwald kışını çadırlarda geçirmek zorunda bırakıldı. yaklaşık 200 metrekarelik bir alanda kurulan dört çadırda binlerce kişi insanlık dışı koşullarda tutulurken, nazi işgaline karşı partizan savaşı yürüten 100 polonyalı antifaşist direnişçi dikenli telle çevrili bir alanda açlıktan ölmeye terkediliyordu. polonyalılar'ın kaldığı bölmenin tuvaletlerden yoksun olması, kovalara yapılan insan dışkısının yere dökülmesiyle ortaya çıkan mide bulandırıcı koku, ss'in buraya "gül bahçesi" adını takmasına yol açmış. "gül bahçesi"nden tüm kampa yayılan dizanteri salgını, buchenwald'ın nüfusunu altı ay içinde 12.841'den 7.986'ya düşürünce, ortaya çıkan iş gücü kaybı ve salgının ss subaylarına sıçrama ihtimali, bu uygulamaya son verilmesine neden olmuş.


kurulduğu 1937'den nazi terörünün son bulduğu 1945 nisanına kadar avrupa'nın birçok ülkesinden 250 bin insan buchenwald'de tutuldu. alman endüstrisinin ucuz iş gücü gereksinimini karşılayan, inşaatlarda ve silah üretiminde çalıştırılan, ilaç firmalarının üstlerinde deneyler yaptığı bu insanlardan on binlercesi kayın ormanının ortasındaki bu açıklıkta bırakmış hayatını. bu sayı tam olarak bilinmemekle beraber 56 binle 65 bin arasında olduğu tahmin ediliyor.

nazilerin milyonlarca insanı katletmesinin, katliamın endüstriyel açıdan mükemmeleştirilmesiyle diğer soykırımlardan ayrıldığı kabul edilir. gerçekten de naziler, (karl marx'ın hesabıyla) minimum işçi ücretinin, işçilerin çalışabilir halde yaşamda tutulması olması gerçeğininin ötesine geçmenin bir yolunu bulmuştur holocaust'ta. bir anlamda sınırsız sömürü distopyası milyonlarca can alarak hayata geçmiştir. ancak dün öyle şeylerle karşılaştım ki; endüstriyel vahşetin, katliam çılgınlığını, insanın - başkalarını aşağılamak üzerinden - kendi kendini aşağılıklaştırmasının boyutunu tek başına anlaşılabilir kılmasının imkansız olduğunu düşünüyorum. ss subayları ve nazi eliti için insan iskeletinden ve derisinden ev eşyaları imal edilmesi, nazilerin "üstün alman kültürü"nün doruğu olarak gördükleri goethe'nin faust'unun insan derisiyle ciltlenmiş kopyalarının himmler'e ve hitler'e hediye edilmesi, okyanusların ışık almayan derinlikleri kadar yabancı belki bugün sana ve bana; ama toplama kampları - hayvan'a yüklenen bütün negatif anlamların ışığında - "insan"ın "en hayvan" olduğu güneş ışığı girmeyen derinliklerine giden birer denizaltı. ve alman faşizmi 9 bin tane üretmiş bu denizaltılardan.

kızılordu'nun siyasi komiserleri olduğundan şüphelenilen 8 binden fazla savaş esiri "genickschussanlage" ("enseye kurşun sıkma tesisi" olarak çevrilebilir türkçe'ye) adı verilen bir ölüm makinasında öldürülmüş. "genickschussanlage"yi nazilerin diğer katliam yöntemlerinden ayıran, örneğin gaz odalarının mümkün olduğunca çok insanı mümkün olan en ucuz ve en etkili yöntemle öldürmek konusunda mükemmelleştirilmesinin karşısında, tek bir insanın öldürülmesi için belki de ondan fazla ss askerinin gerektiği bir tiyatronun hayata geçirilmesi. doktor kontrolünden geçirilme yalanıyla, muayenehane dekoruyla bezenmiş eski bir ahırda boy ölçme aletinin arkasından enseye ateş edilerek öldürülmüş sovyet savaş esirleri. tutsaklar, ölüm anının yaklaştığını anlamasın diye soyunma odalarında fon müziği dahi çalınmış. 8 bin defadan fazla tekrarlanmış bu oyun, 8 bin defadan fazla sovyet subaylarının ölüme gittikleri bilgisinin mutlak iktidarının hazzı damarlarında gezmiş katliamdan sorumlu ss birliği kommando 99'un...


dün "jedem das seine" yazan demir kapıdan buchenwald'e girdiğimde vahşetten başka şeyler de gördüm ama. insanın "insan" olma mücadelesinin en güzel örneklerinden birine de ev sahipliği yapmıştı bu ölüm kampı. insanı, içindeki "hayvan"ı ortaya çıkarmaya zorlayan, hayatta kalmak için kader arkadaşının yemeğini çalmaya, en yakınlarını ölüm ve yaşamın efendisi ss'e gammazlamaya iten bu koşullara bir arada direnmiş farklı ülkelerden binlerce tutsak. "kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz" demiş, hayatta kalmak için çabalamışlar.

amerikan askerlerinin weimar kapılarına dayanmasıyla, 4 nisan 1945'te hoparlörlerden buchenwald'daki tüm yahudilerin giriş kapısında toplanmasını emreden ss subayına tutsakların cevabı halen hayatta olan 3 bin yahudiyi vermek yerine isyan olacak, amerikan ordusunun ilerleyişi karşısında kaçmayan ss askerleri teslim alınıp kampın ve çevresindeki bölgenin kontrolü mahkumların eline geçecekti. böylece buchenwald yakınlarına gelen ilk amerikan jipinin mürettebatı - kaderin bir cilvesi olarak abd'ya göçmüş iki alman yahudisi - ss yerine bir deri bir kemik kalmış, bez parçalarına sarılmış, ama silahlı ve gururlu tutsaklarla karşılaşacaktı.

19 nisan günü hayatta kalan 21 bin tutsak, yaşamlarını buchenwald'da bırakan on binleri uğurlamak için toplanmıştı. polonyalı, rus, çek, slovak, yugoslav, avusturyalı, alman, macar, rumen, ingiliz, fransız, italyan, ispanyol, belçikalı, hollandalı ve lüksemburglu 21 bin insan, her biri kendi dilinde, ama hepsi aynı yemini ediyordu:

"şiarımız, nazizmin kökleriyle birlikte yok edilmesi; amacımız, barışın ve özgürlüğün egemen olduğu yeni bir dünyanın kurulması. bunu öldürülen arkadaşlarımıza ve yakınlarına borçluyuz."


milan kundera "insanın iktidara karşı savaşı, hafızanın unutmaya karşı savaşıdır" demişti. buchenwald'da, dachau'da, ausschwitz'te yaşanan vahşeti unutmamak da; bizim - bugün yaşayan insanların - toplama kamplarında, savaşlarda hayatını yitiren ve yaşananlara tanıklık eden bütün insanlara, ama sadece onlara değil, aynı zamanda kendimize ve belki de daha doğmamış çocuklara borcumuz.

buchenwald'dan canlı kurtulan 21 bin insanın dile getirdiği, ama çok daha fazlasının hayalini kurduğu özgürlük ve barışın egemen olduğu bir dünyanın gerçeğe dönüştüğü günlere...

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...