16 Aralık 2010 Perşembe

DOMUZ ETİ YEMEM!


almanya'ya göçtüğüm ilk günlerde, üniversiteye kaydolabilmek için vermem gereken bir almanca sınavına katılan bütün türkiyelilerle tanışmıştım. hem sadece ben de değil, faşistinden islamcısına, "ne sağcıyım, ne solcu"cusundan pkk sempatizanına herkes birbiriyle tanışmıştı. yeni bir ortama girdiğinde insanın ilk tanıştıkları, genellikle zamanla "arkadaşlık" statüsüne erişemeden eleneceği neredeyse kesin, "denize düşen yılana sarılır" tarzı acil durum tanıdıkları oluyor. ben de tanıştığım gençlerle "sudan çıkmış balık" olmak dışında hiçbir şey paylaşmadığımdan, kendimize daha çok benzeyen, daha fazla (hatta belki de herhangi bir) şeyi paylaşabileceğimiz insanlar karşımıza çıkana kadar birlikte zaman öldürdük.

hiçkimseyi tanımadığınız, hiçkimsenin de sizi tanımadığı bir yerde birileri tarafından kahve içmeye davet edilmek olay oluyor. kimin çağırdığının pek de önemi yok, gidiyorsunuz. ben de, islami-muhafazakar yönü ağır basan birkaç türkiyeli gencin italyanlar'ın işlettiği bir spaghetteria'da kahve içme önerisini - "savaş ve barış"ı yeniden okumakla meşgul olduğum o günlerde - en sonunda tolstoy haricinde bir insanla muhattap olabilmenin verdiği sevinçle kabul etmiştim.

ilk defa gittiğim mekanda zeytinyağlı sebzelerden oluşan bir büfede tabağınızı tepeleme doldurmanın oldukça hesaplı olduğunu görmek - özellikle de almanya'da domuz sosisi ve patates kızartması haricinde bir şey yenmediği önyargımı üstümden hala tam olarak atamamış olduğumdan - beni bayağı bir sevindirmişti. kahvedaşlarıma konuyu açtığımda hayatımın en büyük şoklarından birini yaşamıştım: "ya içinde domuz eti varsa?"

etsiz zeytinyalı sebze yemeğinin içinde (bahsettiğim patlıcan-biber kızartması, zeytinyağlı enginar, mantar sote, kabak kızartması gibi yemekler / italyanlar bizim ayçiçek yağında yaptığımız kızartmalar için zeytinyağını tercih ediyor.) domuz eti olma ihtimalinin insan eti olma ihtimalinden yüksek olmadığı açık olsa da; domuz eti paranoyası, kafasını böyle basit gerçeklere takmıyordu.

daha sonra muhabbeti biraz daha ilerlettiğim günlerde - islam'ı gerçekten ciddiye alan birkaçı dışında - domuz eti yememeye and içmiş müslüman türk gençlerinin içki içmekle, diskoda - hiçbiri başarıya ulaşmasa da - "rus hatun götürme"ye çabalamakla ve daha binbir "günah"la hiçbir sorunlarının olmadığına tanık oldum. domuz eti yememek, almanlaşmamanın, almanya toplumuyla araya mesafe koymanın en büyük sembolüydü. yıllardır görmediğim bu gençler arasında hala bilerek domuz etinin tadına bakan olduğunu sanmıyorum.

uyuşturucu danışma merkezinde çalıştığım günlerde düzenli eroin kullanan türkiye kökenli göçmenler arasında dahi domuz eti yememe konusunda net bir tavır olduğuna tanık oldum. tüm günahlar bir yana, domuz eti yemek bir yana. genel anlayış "her müslüman günah işleyebilir, ama domuz eti yiyen dinder çıkar" minvalinde. başka bir insana tecavüz etmek dahi midesini bulandırmayacak insanlar, domuz etinin kokusunu alınca suratını ekşitiyor.

domuz eti paranoyası, madalyonun yalnızca bir yüzü. diğer yüzdeyse "zaman kaybetmeden" avrupalılaşmak için uçaktan indiği gibi domuz pirzolası yemeye koşmak var. ve inanın bu da hiç de nadir bir tavır değil. böylece yukarıda anlattığım "ölürüm de domuz eti yemem"cilerle araya mesafe konmuş, yüz küsür senelik kalkınma politikalarıyla, hiçkimsenin içeriden görmediği heybetli opera ve bale sahneleriyle vs. erişilememiş "muasır medeniyetler seviyesi"ne 5-6 euro'ya ve on beş dakikada dikey geçiş yapılmış oluyor. tabii bir yandan avrupalılar'a da mesaj çakılıyor: "siz bizi yanlış tanımışsınız. bu adamlar ("gurbetçiler") bizim köylülerimiz, hem onlar geldikleri dönemin ahlak anlayışında çakılı kalmışlar. biz aslında sizin sandığınızdan bambaşkayız, sizin gibiyiz. beni/bizi de alın aranıza."

neticede domuz eti basit bir yiyecek (ya da basit bir günah) olmaktan çıkıyor. kafalarda karpuz gibi ortadan ikiye yarılan dünyada hangi "medeniyet"ten olduğunuzun kanıtına dönüşüyor. efendim, ne demiştik: "yemek asla sadece yemek değildir"...

10 yorum:

Manuel Calavera dedi ki...

Ben de yemem... cok da dusundum niye yemiyorum diye. Alkolse alkol, kumarsa kumar, bocek, salyangoz ne ararsan, ama domuz yiyemiyorum. Benim sorunum din kaynakli da degil, daha cok geleneksel olarak domuz yemiyorum galiba, bilinc altimda bloke olmus domuz. Isin garibi, yiyene de kotu gozle bakiyorum, bana ne oluyorsa :)

outlaw dedi ki...

mesele zaten din değil, kültür. tahmin ediyorum domuz etinin türkiye'de kolay kolay bulunamayacak bir şey olması tabu olmasını beraberinde getiriyor. komşunun karısıyla sevişebilirsiniz, çünkü evli bir komşunuz mutlaka vardır. bira içebilirsiniz, çünkü her mahallede bira satan binbir dükkan vardır. yalan söyleyebilirsiniz, dilin kemiği yoktur. domuz eti yemek ölüm kalım meselesi olmadığı sürece bulunacak bir şey değildir. yaban domuzu avlanan yöreler ayrı, köylüler avladıkları domuzların etini yer çoğunlukla - adları mümin, müslüm, muhammed olsa da...

din ve kültürle ilgili bir olivier roy alıntısı koymayı düşünüyorum bloga. neyin din, neyin yöresel kültür olduğu konusunda ayrım yapamamak çeşitli sorunlar doğuruyor.

ben de domuz eti yiyorum mesela, ama domuzun "iğrenç" bir hayvan olduğu fikri içime bir şekilde işlemiş olduğundan, inek, kuzu vs. eti yerken çektiğim vicdan azabını çekmiyorum. domuza daha az acıyorum "iğrenç" olduğu için... ya da domuzu seven, okşayan, evinde besleyen insanları anlamakta zorlanıyorum...

Burak Kara dedi ki...

bu "domuz eti" bir seylerin sinirini ciziyor ya birileri icin, neyin sinirini nereye ciziyor ben de pek anlamis degilim..

"kalkinmaci" bi bakis acisiyla, diyebilirim ki, Türkiye gibi ülkelerde domuz eti yemeyerek ucuz bir protein kaynagini bos yere menüden cikarmis oluyoruz.. "bu yitirilmis protein potansiyeli, zihinsel gelisime biraz olsun katki yapbilir de, türkiye'nin makus siyasi kaderini degistirebilir miydi?" diye süpe-süpekülasyonlara girmekten kendimi alamiyorum bak simdi dönüp bakinca.. belki de, belki de, ne bileyim, "fasizme karsi domuz eti" cagrisi yapmali türkiye'de sol? Bence makul.. Bir kere bilimsel, ayrica gercekci, üstelik edilen bunca bos lafin arasinda gercekten devrime giden yolda katki yapabilecek bir proje benim gözümde.. Protein önemli sey!

Neyse efenim,

bana gelince, yerim domuzu, niye yemeyeyim? Ha, ne tiksinirim, ne de bayilirim.. Domuzu daha cok 'schinken' ('alaman pastirmasi' diyelim mi simdilik?) formunda tüketirim, onun da o küp kesilmislerini daha cok, yumurta olsun, makarna olsun, böyle seyler yaparken.. Et olarak daha cok yaza-mangala yekisir gibi.. E bir de currywurst olsun, bratwurst olsun, degil mi? oldum olasi 'wurst'un kanatli hayvanlardan yapilmisindan haz etmedim.. burda da kesin bu domuz-yemezler yüzünden moda oldu bunlar! Bir kültürel deger yok oluyor, yetisin ey Almanlar! :D Sen bilirsin simdi, sarazzin bu konuya da egilmis mi? yoksa ikinci kitabi icin kendisinin dikkatini bu noktaya cekmek isterim.. ;)

yaban domuzu yiyen köylü konusu ise yöreden yöreye degisiklik gösteriyor gibi.. babamdan biliyorum, bazisi vuruyor-yemiyor.. babam bir parca toprak alip emeklilikle bereber kendini tarima vererekten bir köy yasamina atti kendini bir dönemdir. köylüler vuruyor yaban domuzunu, yemeyip babama veriyorlar, o yiyor diye. isin bence en komik tarafi, bizim köylü ('genellikle' diyeyim) orali olmayanin üstünü zaten hemen cizer, "yaban" eder seni, domuz da yiyince iyice "gavur" oldun gitti demektir. "yaban" de ciz, domuz verip kiyak gec, sonra "gavur" de kenara koy.. bu nasil bir zincirleme reaksiyondur? Neyse, domuz akisi kesilmiyor, cok sükür; hatta babaim dolap yetmediginden etin bir kismi da öylece börtüye böcege kaliyor.. yaziktir..

Ben buraya geldikten sonra babam bir de kuyu tandir yapmis kendine, "lokum gibi oluyor" diyor tandirda domuz, "annen de yemeye basladi.." Dinsiz herif annemi de yoldan cikarmis, gördün mü? :O

Cok fena seyler bunlar, dikkat etmek lazim!!!!!

outlaw dedi ki...

schinken türkçe jambon oluyor (türkçe olunca otomatik olarak fransızca da olmuş oluyor tabii, bu da "almanlar yenilince biz de yenilmiş sayıldık" gibi bir şey işte...)

salam-sosis familyasında kesinlikle domuz eti daha iyi bence de. mangal konusunda da katılıyorum fikrine. diğer tüm alanlarda bildiğinden şaşmayacaksın derim.

domuzdan kuyu kebabı gerçekten güzel olur herhalde, tatvan yöresinde görece yağlı olan keçi etinden yaparlar, onun da tadının yiyenler anlata anlata bitiremiyorlar.

köylülerin domuz yeme hikayesi de sanırım daha çok ege-akdeniz-trakya'da çoğunlukla anlattığım gibi. (en azından trakya ve ege'nin kuzey kısımlarında öyle olduğunu kendi tecrübelerimden biliyorum. yaban domuzu avına da ucundan kıyısından bulaşmışlığım var...)

outlaw dedi ki...

başlığı da öyle atmışım ki, sanki domuz eti yemeyen benmişim gibi olmuş...

exhorder dedi ki...

vahşi domuz yemiyorum, ama evcil domuzun ürünleri gerçekten güzel. bir de yemeden önce iyi pişirilmeli, bulaştırdığı bağırsak parazitleri kana karışıp beyine kadar gidiyor.

Timur dedi ki...

ben o senin tarif ettigin insanlardanim...yemedigim b*k kalmadi, kumar,alkol vs...ama domuz eti yemedim, yememde :)

Senin icin fare eti ne ise, benim icin de domuz eti o. egitimden kaynaklanan bisey. Bizim eve zaten domuz eti girmezdi..örnegin ilkokulda sinifla geziye giderdik annem bana "aman oglum, et ikram ederler, sakin yeme, domuz etidir, domuz eti pis vs .." diye tembih ederdi.
Ama 14-15 yasina geldigimde kimse bana "oglum sakin bira icme, söyle böyle..." diye beynimi yikamadi...zaten o gün bugün birayi sünger bob`dan daha iyi cekerim :))

P.S.: uzun zaman blogunu takip edemedim...görünüm degismis, güzel olmus, ama su siyahin üzerine beyaz yazi gercekten gözleri fena yoruyor be birader :(

exhorder dedi ki...

Domuz eti güzel, ama dikkat etmek gerekir.

exhorder dedi ki...

yiyelim hep beraber :)

outlaw dedi ki...

@exhorder

afiyet olsun o zaman ikimize de... :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...