deutschpunk efsanesi "slime", dün akşam nürnberg'in uydusu erlangen'de sahne aldı. 1979'da kurulan ve 1994'te dağılan grup, geçtiğimiz yıl otuzuncu yılını kutlamak için yeniden biraraya gelmişti. konserin düzenlendiği e-werk 80'li yılların punklarından yaşını başını almış bir zamanların ev işgalcilerine, her yaştan otonomlardan "punk's not dead" diye haykıran gençlere içinde yaşadıkları, insanın kendisine varıncaya değin her şeyi metalaştıran toplumla barış anlaşmasını imzalamamaya ant içmiş insanlarla iğne atsan yere düşmeyecek biçimde doluydu.
şehrin görüntüsünü güzelleştiren, ama aynı zamanda birçok açıdan hayatı çirkinleştiren bembeyaz kar örtüsünü hesaba katarak 10'da başlayacak konsere gitmek üzere nürnberg tren garında 7 buçukta toplandık. iptal edilen tren seferleri, az biraz ilerleyip insana ümit veren, hemen sonra bilinmeyen bir nedenden durarak konsere yetişme umudumuzu tekrar elimizden alan tren, nürnberg-erlangen arasındaki fürth'de zorunlu bir mola ve tüm aksiliklere karşı kutu bira ve jägermeister'le ısınmaya ve gülümsemeye çalışmak... ama her zaman olduğu gibi geçip giden zorlu bir maceranın - hele bir de sonu mutlu bitiyorsa - tatlı bir anıya dönüşmesi: "slime" sahneye çıktığında karlara bata çıka e-werk'e ulaşmış, soluklanacak olmasa da bira alacak zamanı bulmuştuk.
kurulduğu günlerde ilk olarak hamburg'da neuengamme gençlik hapishanesinde sahne alması, grup hakkında belki de bu yazının anlatabileceğinden çok daha fazlasını söylüyor: "slime", o günden bu yana şarkılarını hep mahpuslar, punklar, otonomlar, ev işgalcileri, işsizler ve yoksullar için çaldı. ve hepimizin insanca yaşamasının önündeki bütün engellere karşı ayağa kalkmanın sembolü oldu şarkıları.
1980'de ilk albümünü bağımsız olarak çıkaran ve yalnızca konserlerde, işgal evlerinde, punkların ve otonomların buluştuğu meyhanelerde satan "slime", işgal evlerinde, yürüyüşlerde, punk festivallerinde sahne alırken, çoğu konser, sahnede son akorların basılmasıyla değil, dinleyicilerle polis arasındaki sokak çatışmalarıyla son buluyordu. "soğuk" almanya'nın "sıcak" sokaklarında polisin saldırganlığına suratlarında alaycı bir gülümseme ve ellerinde taşlarla cevap veren gençler baş rolü oynasalar da, "slime" da "bullenschweine" ("polis domuzları"), "A.C.A.B.", "deutschland muss sterben" ("almanya ölmek zorunda") gibi şarkılarla fünyeyi ateşliyordu.
"slime", zaten can sıkıntısının ve teslimiyetin egemen olduğu günlük yaşamın griliğinin köküne konan bombanın fitilini ateşlemek için çalıyordu. şarkıların yaydığı kışkırtıcı koku o kadar karşı konulmazdı ki; "slime"ın melodileri, ceplerinde taş, yüreklerinde ateş taşıyanların karalara bürünüp, anne-babalarının ruhsuzluğunu ateşe vermek için sokakları doldurduğu saatlerin "soundtrack"i oluyordu.
"beton combo", "middle class fantasies", "aheads" gibi dönemin diğer dikkat çekici politik punk gruplarıyla almanya turnesine çıkan grup, vosvos'larıyla almanya'nın - nazi geçmişiyle arasındaki tek bağ olmayan - otoyollarında hala mercedesler'e ve bmwler'e sollansa da, kült haline gelen diğer punk gruplarının kaderini paylaşıyor ve "ticarileşme", "punk ruhuna ihanet" suçlamalarıyla karşı karşıya kalıyordu. polisle çatışmalar, 1982 yılında hannover ve münih'te yerlerini sahnedekilerle dinleyiciler arasındaki tekme-tokat kavgaya bırakıyordu.
aynı yıl, "slime"ın alman polisini SA ve SS'e benzettiği "polizei, SA, SS" devlet tarafından sansürlenen ilk punk şarkısı oldu. ancak sansür geri tepecek, "slime"ın ününe ün katacak, ama alman devletinin tavrı daha da sertleşecekti. "slime", hamburg'da "dead kennedys"le beraber sahne alırken, yüz kişilik bir "robocop" birliği, daha konser başlamadan yerlerini alıyordu. ancak siyasi taktik ve stratejiden "vur kafasına"yı anlayanlar bir kez daha kaybedecek, çıkan olaylar sonrasında yüz polisin yirmi altısı korkudan, "bir daha böyle bir korkuyu yaşamamak için" polislikten istifa edeceklerdi.
"birinci slime dönemi", grubun kurulmasının beş yıl ardından, 1984'te sona eriyordu. bir yandan anti-kahramanlar olarak başladıkları müzikal yolculuklarında gittikçe "kahraman"lara dönüşmek, diğer yandan yükselmeye başlayan "isyan ruhuna ihanet" suçlamaları: iki ucu boklu değnek... "sex pistols" olmamak için geriye grubu dağıtmaktan başka bir şey kalmamıştı.
"slime" 1990'da yeniden kurulana kadar yalnızca bir kez işgal evlerinin "anavatan"ı hamburg-hafenstraße'de konser vermek için biraraya geliyordu; sonuç: iki bin litre bedava bira, sokak çatışmaları ve hamburg limanı'nda batmaktan son anda kurtulan bir gemi...
"ikinci slime dönemi", birincisinden de kısa sürerek 1994'te sona ermeden önce, konserlerin yanında iki yeni albümü beraberinde getirecekti: metal tınıları taşıyan ve "slime" tarzından yalnızca müzikal açıdan değil, sözlerinin görece suya sabuna dokunmamasıyla da ayrılan "viva la muerte" ("yaşasın ölüm") ve "işte slime bu" dedirten "schweineherbst"... paul celan'ın "der tod ist ein meister aus deutschland"ı da ("ölüm almanya'dan gelen bir ustadır"), "slime"ın tınılarıyla "şiir"in "punk"a dönüştüğü an olarak tarihe geçecekti.
"akşam vakitlerinde içmekteyiz sabahın kapkara sütünü
ve öğlenlerle sabahlarda bir de geceleri
hiç durmaksızın içmekteyiz
bir mezar kazıyoruz havada rahat yatılıyor
bir adam oturuyor evde yılanlarla oynayıp yazı yazan
hava karardığında almanya'ya senin altın saçlarını yazıyor margarete
bunu yazıp evin önüne çıkıyor ve yıldızlar parlıyor
köpeklerini çağırıyor ıslıkla
sonra yahudilerini çağırıyor ıslıkla toprakta bir mezar kazdırıyor
bize buyruk veriyor haydi bakalım şimdi dansa
gece vakitlerinde içmekteyiz sabahın kapkara sütünü
ve sabahlarla öğlenlerde bir de akşamları
hiç durmaksızın içmekteyiz
bir adam oturuyor evde yılanlarla oynayıp yazı yazan
hava karardığında almanya'ya senin altın saçlarını yazıyor margarete
senin kül olmuş saçlarını sulamith bir mezar kazıyoruz
havada rahat yatılıyor
adam bağırıyor daha derin kazın toprağı siz ötekiler
şarkılar söyleyip dans edin
tutup palaskasındaki demiri savuruyor havada gözlerinin
rengi mavi
sizler daha derine sokun kürekleri ötekiler devam edin
çalmaya ve dansa
gece vakitlerinde içmekteyiz sabahın kapkara sütünü
ve sabahlarla öğlenlerde bir de akşamları
hiç durmaksızın içmekteyiz
bir adam oturuyor evde senin altın saçların Margarete
senin kül saçların sulamith adam yılanlarla oynuyor
sesleniyor daha tatlı çalın ölümü çünkü o almanya'dan
gelen bir ustadır
sesleniyor daha boğuk çalın kemanları sonra sizler
duman olup yükseliyorsunuz göğe
sonra bir mezarınız oluyor bulutlarda rahat yatılıyor
gece vakitlerinde içmekteyiz sabahın kapkara sütünü
sonra öğlen vakitlerinde ölüm almanya'dan gelen bir ustadır
akşamları ve sabahları içmekteyiz hiç durmadan
ölüm bir ustadır almanya'dan gelen gözleri mavi
bir kurşunla geliyor sana tam göğsünden vurarak
bir adam oturuyor evde senin altın saçların margarete
köpeklerini salıyor üstümüze havada bir mezar
armağan ediyor
yılanlarla oynuyor ve dalın düşlere ölüm almanya'dan
gelen bir ustadır
senin altın saçların margarete
senin kül olmuş saçların sulamith"
"schweineherbst"le eski kışkırtıcılık geri dönüyordu. 90'ların ilk yarısı nazilerin polis korumasında göçmenlere karşı gerçekleştirdiği pogromlara sahne olurken; artık yavaştan yok olmaya başlayan ev işgal hareketinde değilse de, nazilerin - ölmek bilmeyen zombiler gibi - yeniden dirilmelerine karşı ayaklanan anti-faşist harekette yeniden buluşuyordu otonomlar, punklar ve "slime"ın melodileri...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder