9 Eylül 2010 Perşembe
DEDE, NE YAPTIN?
almanya'da 68'le ilgili en yaygın teorilerden biri, hareketin ciddiyetini elinden almak ve herşeyi anne-babaya isyan basitliğine indirgemek noktasına varan, 68 kuşağının nazi ebeveynleriyle hesaplaşmak motivasyonuyla harekete geçtiği iddiasıdır. böylece, ikinci dünya savaşı'nın ardından dünya çapında yeniden ortaya çıkan gençlik hareketi politize edilmiş bir kitlesel ödipus kompleksine indirgenecektir.
tabii bu yolu izleyenler daha çok "anlayış gösteren", "ciddi", hatta "sol" gazeteler. bu arada belirli durumlarda anlayış göstermenin, daha doğrusu anlayış gösteriyormuş gibi yapmanın nasıl bir ciddiye almama, karşıdakinin akli ehliyetine dil uzatma hali olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım. buna karşın bild ve şürekası ("axel springer verlag") daha doğrudan, "bu teröristlere kim dur diyecek" tarzı bir hedef gösterme politikası izlemişti. (ama bu yazının konusu almanya'da 68 olmadığından bild'in meyvesini veren sistemli provokasyonu hakkında uzun uzadıya yazmıyorum şimdilik.)
oysa "baba, ne yaptın?" sorusu çok değerliydi... ikinci dünya savaşı sonrası müttefikler tarafından cezalandırılan bir avuç sembol kişilik dışında "nazisizleştirme" ("entnazifizierung") politikası kağıt üstünde kalmış, örneğin "3. reich"taki nazi polis müdürleri "demokrat" polis müdürleri olarak, nazi hakimler "demokrat" hakimler olarak hem toplumsal konumlarını korumuş, hem de kısmen nsdap'nin tek parti, hitler'in "führer" olduğu dönemde takip edip cezalandırdıkları insanları, bu sefer "demokratik" sistem adına takip edip cezalandırmayı sürdürmüşlerdi. kısacası 1933-1945 arasında toplumun tepesinde olup, on milyonlarca insanın ölümünden sorumlu olanlar, büyük ölçüde hala toplumun tepesinde yeralıp yalnızca "eski günler"den bahsetmemeyi yeterli görmüşlerdi.
"baba, ne yaptın?" bu soru, bırakın hareketin ciddiyetsizliğini ifade etmeyi, faşizm sonrası 68'in gerçek ve samimi bir mücadele olmasının anahtarıdır. tek başlarına uçup gidecek soyut kavramlar bu soruyla ete kemiğe bürünmüştür. ortada bir insanlık suçu varsa, birilerinin de suçlu olması gerektiğini topluma hatırlatmaktır sorunun ödevi. ve "babam da olsan affetmem" demektir.
ben kendi sorumu soramadım... 6-7 eylül 1955 günlerinde yaşananların ne anlama geldiğini kavradığımda çok sevdiğim dedem çoktan aramızdan ayrılmıştı. ama dedemin sözü geçen tarihte istanbul'da olmadığını bilsem de, bu soruyu aklımdan atmayı bir türlü başaramıyorum: "dede, ne yaptın?"
o iki aşağılık günde istanbul'da olsaydın, ne yapardın? kimin omzuna değerdi omzun? yahudi komşunu mu saklardın, rum esnafın dükkanını yağmalayan güruhun önüne mi dikilirdin? tecavüzcülerden hesap mı sorardın?
utandın mı? yoksa sen de yağmacıların resimlerine sempatiyle mi baktın gazete sayfalarını çevirirken?
sahi, kimdin sen dede?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder