19 Haziran 2010 Cumartesi
ELVEDA DOSTUM JOSÉ
"telaşın sürmesi yalnızca insanların art arda kör olmayı sürdürmesinden değil, gözleri henüz görenlerin o çok değerli paracıklarınıkurtarmaktan başka bir şey düşünmemesinden kaynaklanıyordu, sonuçta, iflas etmiş olsun ya da olmasın, tüm bankalar kapılarını kapatıp, polisten kendilerini koruma altına almasını istedi böyle olması kaçınılmazdı tabii, ne var ki bu da hiçbir işe yaramadı, çünkü bankaların önünde toplanarak bağırıp çağıranların arasında, bin bir güçlükle biriktirdikleri üçbeş kuruşu kurtarmak isteyen sivil kıyafet giymiş polisler de vardı, hatta bazıları daha rahat hareket edebilmek için, şeflerine kör olduklarını bildirip kendilerini hasta listesine aldırmışlardı, henüz üniformalarını çıkarmamış başka memurlar da silahlarını öfkeli kalabalıklara doğrultmuşken birdenbire hedefi görmez oluyorlardı ve bu gibiler bankada üçbeş kuruşları varsa, bu parayı alma umutlarını bütünüyle yitirdikleri gibi, bir de egemen güçlerin safında yer almış olmakla suçlanıyorlardı, en beteri daha sonra, gözü dönmüş körler ve kör olmayan öfkeli kalabalıklar tüm umutlarını yitirip bankalara hücum ettiğinde yaşandı, bundan böyle gişelerin önüne uslu uslu gidip görevli memura banka cüzdanını uzatarak, hesabımı kapatmak istiyorum, demek yerine herkes eline ne geçerse götürmeye başladı, böylelikle bankaların günlük cirosuna, tedbirsizlik gösterilip açık bırakılmış çekmecelerde, kasalarda duran paralara, torbaların içinde saklanan, dedelerimizin kullandığı türden bozuk paralara el kondu, bütün bunları düşlemek bile zor, büyük bankaların geniş ve görkemli giriş bölümleriyle bunların kenar semtlerdeki şubeleri dehşet veren sahnelere tanık oldu, bu arada bankomatları da unutmamak gerek, hepsi hurdaya döndü ve içinde ne varsa yağmalandı, en tuhafı da her birinin ekranında, bizim bankamızı seçtiğiniz için teşekkür ederiz, diyen bir yazının belirmesiydi, makineler kafasız nesneler, ama bu makinelerin sahiplerine ihanet ettiklerini söylemek belki daha doğru olur, kısacası, tüm bankacılık sistemi, kartondan şato gibi bir anda yıkılıp gitti, tabii bunun nedeni paranın para olarak değerini yitirmiş olması değildi, bunun kanıtı, parası olanların kimseye zırnık bile koklatmamasıydı, yarının neler getireceğinin bilinemeyeceğini ileri sürüyorlardı, bu düşünce, büyük bankaların kasalarının bulunduğu yeraltındaki katlarını kendilerine mesken tutan körler arasında daha yaygındı kuşkusuz, bunlar kendilerini sahip oldukları hazineden ayıran kalın, ağır nikel çelik kapıları ardına kadar açacak mucizeyi beklerken buradan dışarı yalnızca yiyecek ve su aramak ya da bedenlerinin başka gereksemelerini karşılamak için çıkıp hemen geri dönüyorlar, içeri kendilerinden başkasının girmesini önlemek için parolalar, parmak işaretleri kullanıyorlar, mutlak bir karanlıkta yaşıyorlar tabii ama bunun ne önemi var, onların karanlığı bembeyaz bir karanlık."
jose saramago, körlük
Etiketler:
alıntı,
edebiyat,
josé saramago,
körlük
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder