ben türk oldum... ben nezle oldum gibi söylenince ne kadar da komik geliyor kulağa... ama ben gerçekten türk oldum...
yıllarca kendimi her bir bok olarak görmüştüm de, türk olarak görmemiştim. sonunda türkiye'nin bana veremediği "türklük bilinci"ni almanya verdi. ortaokul, lise çağım elimden geldiğince her bayrak töreninden, istiklal marşı'ndan kaçmakla geçti, beden derslerinde onuncu yıl marşı'nı okumak kalbimi can sıkıntısından başka hiçbir şeyle dolduramadı. eylemde dövüp gözaltına alan polisin, satırlarla üniversiteyi basan faşistin gözünde "vatan haini" olmaktan duyduğum gururu, kafa kâğıdımda "türkiye cumhuriyeti vatandaşı" yazmasından duymadım. "dini" hanesinde islam yazıyor zaten; bana sormadan bana din icat eden bürokrasi bir de milliyet yapıştırmış, çok da umrumdaydı...
dünya vatandaşı olarak almanya'ya geldim, vatandaşlık değiştirip "türk" oldum. nasıl türkiye cumhuriyeti devleti bana sormadan "türk" olduğuma karar verdiyse, almanya'nın devleti de halkı da - yine benim fikrimi almadan - "türk" ilan edip eşeğin götüne soktu beni. kiracı olarak istemeyen ev sahibinden pasaportumu gördükten sonra pisliğin suyunu çıkartan polise, millet-memleket bilmeden gayet güzel geçen bir gecenin ardından "türk" olduğumu öğrenip (valla italyan numarası yapmadım!) bıraktım kahvaltıyı, bir kahveyi esirgeyen hatundan (eski) sevgilimin "iyi düşündün mü, ilerde bu herif seni dövmeye başlamasın?" diyen annesine - önüme çıkan bir dolu insan kalbimi kırdı.
türkiye'de üstüme zorla geçirilen türk kimliğini çıkarıp atmak çok da zor olmamıştı, ama burada yap(a)madım - dedim ya "ben türk oldum". ne kadar "türk" olmak istemesem de, nürnberg'de, berlin'de türk olmamak istemenin, avrupa kökenli beyaz amerikalıların gözünde "gündüz feneri" olan bir adamın chicago'da, baltimore'da "ben siyah değilim" demesi kadar hükmü vardı.
benim gibi sonradan olma değil, doğuştan "almanyalı türk" olan adamın kendini nasıl gördüğünü kavradım, cartel gibi bir ucube nasıl bir ruh halinden doğar, içimde hissettim. bir toplumun sergei bubka'nin rekorlarıyla kafa bulsan, osuruktan elektrik enerjisi üreten alet icat etsen de seni kabul etmeyecek olmasının, okuyup "adam" da olsan "biz sana mühendis-avukat-doktor olamazsın değil, alman olamazsın dedik" demesinin bir insan için ne anlama geldiğinin farkına vardım. elli yıldır almanya'da "türk" olmak zorunda bırakılan insanlar hakkında "bizi avrupa'da kötü tanıtıyorlar" diye beyaz türklerden tiksindim.
evet, ben "türk" oldum... ne anladık bu işten? siz ne anladınız bilemiyorum, ama ben şunu anladım:
“ben, san francisco’da bir eşcinsel, güney afrika’da bir siyah, avrupa’da bir asyalı, ispanya’da bir anarşist, israil’de bir filistinli, san cristobal sokaklarında bir maya yerlisi, almanya’da bir yahudi, polonya’da bir çingene, quebeck’te bir mohawk, bosna’da bir pasifist, gece saat 10’da metroda yalnız başına bir kadın, topraksız bir köylü, gecekondu mahallesinde bir çete üyesi, işten atılmış bir işçi, mutsuz bir öğrenci ve tabii ki chiapas dağlarında bir zapatist'im”
5 yorum:
ben sana türk olamazsın demedim. adam olamazsın dedim adam :)
ben de sana "adam oldum" demedim, "türk oldum" dedim zaten...
Markos alıntısı şahane :)
Esinti de şahane ;)
Turklestiremden kacamazssin ha!
olmaz ki ama bayrak asmak lazım atatürk resmi lazım yoksa hayatta inanmam :))
Yorum Gönder