23 Ocak 2012 Pazartesi

AĞLAMA DEĞMEZ HAYAT

aşağıda internette karşıma çıkan iki farklı metin var. ikisi de - genel anlamda - "bizim taraf"tan, ancak sonuçta uzaktan da olsa herhangi bir alakamın olmadığı çevrelerden. söz konusu iki metni kaleme alan çevrelerin, kuşkusuz kayda değer bir toplumsal dönüşüme katkı yapacak ne güçleri ne de siyasi perspektifleri var. ancak birer "güleriz ağlanacak halimize" belgesi olarak; tüm güçsüzlüğü ve etkisizliğine karşın kendini dev aynasında görme hastalığından muzdarip radikal solun, amacı kendinde bir varoluşa sürüklenişine tanıklık ediyorlar.


sosyalist kamuoyuna


13 ocak 2011 tarihinde sosyalist parti ve sosyalist kurtuluş kolektifi temsilcileri, sosyalist gelecek parti hareketi ve toplumsal özgürlük parti girişimi temsilcilerinin mevcudiyetinde biraraya gelmiştir. sosyalist partinin, İl örgütü binasındaki işgale sosyalist kurtuluş kolektifi tarafından son verilmesi ve il binasının anahtarının sgph, töpg ve sbhye devredilmesi taleplerinin kabul edilmesi sonucu gerçekleşen bu toplantıda bileşenler şu akde varmıştır:


sosyalist parti, binanın İstanbul İl örgütü binası olduğunu, taleplerinin binanın kendilerine bırakılması olduğunu söylemiştir. sosyalist kurtuluş kolektifi, binanın kendilerine bırakılması, eşyaların ihtiyaca uygun paylaşılmasını talep etmiştir. sosyalist kurtuluş kolektifinin bu önerisi üzerine sosyalist parti temsilcileri konuyu, 15 ocak 2012 pazar günü gerçekleştirilecek olan İstanbul İl örgütü genel üye toplantısına taşıyacaklarını bildirmişlerdir. ardından 17 ocak 2012 salı günü tekrar toplantı yapılmasına karar verilmiştir. taraflar, bu süre zarfında bina kullanımının toplantıda mevcut bulunan töpg ve sgph bileşenlerinin denetimine verilmesinde mutabık kalmışlardır.


toplantı esnasında sosyalist kurtuluş kolektifinin devrimciler mafyaya teslim olmazlar başlıklı açıklaması da tartışma konusu olmuştur. töpg ve sgph adına toplantıya katılan temsilciler daha önce sosyalist partiyle yapılan görüşmede, sosyalist partinin mafya ilişkilerini çağrıştıran ya da başka türlü şiddeti ima eden bir söyleminin olmadığını, sosyalist kurtuluş kolektifiyle yapılan görüşme esnasında kendi kanaatleri çerçevesinde yapmış oldukları yorumların böyle bir yanlış anlamaya yol açmış olabileceğini söylemişlerdir.


işçilerin sosyalist partisi
sosyalist kurtuluş kolektifi
toplumsal özgürlük parti girişimi
sosyalist gelecek parti hareketi
sosyalist birlik hareketi

yukarıdaki metin, insanları ya da "sosyalist kamuoyu"nu ilgilendireceği düşünülüyor olacak ki, internette yayımlanmış. insanlığın kurtuluş umudu olma iddiasındaki bir hareketin, ne kadar zavallı hallere düşebildiğini göstermesi açısından, aslında ağlanacak bir duruma işaret ediyor. ancak bu kadar boktan bir dünyada yaşamamız yetmezmiş gibi; "başka bir dünya" yaratma iddiasının, solun biriktirdiği sorunların damıtılmış bir ifadesine dönüşerek karikatürleşmesi karşısında gülelim derim. zira ciddiye alıp ağlamaya kalkarsak, bırakın açılmayı, içinden çıkılmaz bir depresyona sürüklenmemiz işten bile değil.


17 ocak 1974: yaban hayvanı katliamı tamamlandı, son anadolu parsı da öldürüldü


türkiye cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra geçen 50 yıllık süre zarfında anadolu'da korkunç bir doğa katliamı yaşandı. kendilerinden başka hiçbir canlı türünün yaşam hakkını zerrece dikkate almayan kemalistler, geniş topraklarda orman namına bir şey bırakmadıkları gibi, yaban hayvanlarının kökünü kazıdılar. bir zamanlar anadolu'da yaşamış olan pek çok hayvan türü artık müzelerde bile görülemiyor.
cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte "laik, ilerici, çağdaş" yaşam tarzına sahip olduklarını iddia eden kemalistler, kurdukları tek parti diktatörlüğüyle aslında "bizden olmayana hayat hakkı yoktur" demek istiyorlardı. nitekim kendilerini güçlü hissettikleri andan itibaren egemenliklerini pekiştirmek için halkın üzerinde ağır bir baskı uygulamaya başladılar, kendilerine muhalif olabileceğini hissettikleri tüm odakları "gerici, mürteci, vatan haini" suçlamasıyla dağıttılar, özerklik vaat ettikleri kürtleri katliama tabi tuttular.
kemalistler kendilerinden olmayan hemen her şeye düşman oldukları için, doğanın büyük bir hızla tahrip edilmesine seyirci kaldılar. ormanlar ve doğal kaynaklar tahrip edildi; yaban hayvanlarının hiçbir denetim ve yaptırıma tabi tutulmadan avlanmaları, bir zamanlar canlı bir yaban yaşamının hüküm sürdüğü anadolu topraklarının ıssızlaşmasına, türlerin ortadan kaybolmasına neden oldu.
yok olan bu türlerden biri, anadolu parsı olarak bilinen hayvandır. romalılar zamanında anadolu'nun her tarafında yaygın bir şekilde yaşadığı kayıtlardan anlaşılan parsa dair bilgiler, 19. yy'da gezginlerin anlatımlarında da yer alıyordu. 1930'lı ve 40'lı yıllara gelindiğinde ise anadolu parsı'na artık ender olarak rastlanıyordu.
anadolu parsı'na dair son kayıt, 1974 yılında beypazarı'nda yapıldı. 17 ocak 1974 yılında ankara'nın beypazarı ilçesinin 5 km batısında bağözü köyünden havva köksal adlı kadına saldıran pars, insan yiyen bir canavar olduğu gerekçesiyle öldürüldü. oysa parsın doğal ortamında avlanabileceği hiçbir hayvan kalmamış, bu yüzden köylere inip besin temin etmek ihtiyacını hissetmişti. kemalistler bu hayvanı korumak için en küçük bir çaba bile göstermedikleri gibi, doğal kaynakları hızla yok ederek soyunun tükenmesini hızlandırdılar. böylece anadolu'nun insanlardan çok daha uzun bir süredir sakini olan bu tür, ortadan kalkmış oldu.
ortadan kalkan sadece anadolu parsı değildi; kaplan, sazlık kedisi, ceylan, arap tavşanı gibi türler de süratle yok oldular. kürdistan'da gerillaların saklandığı gerekçesiyle yakılan ormanlar, yine yaban hayatına vurulan ağır bir darbe oldu.
kemalistler en iyi bildikleri işi yapıyorlar ne de olsa...


(resim: hürriyet gazetesinin 22 ocak 1974 tarihli nüshasında konuyla ilgili yayınlanan bu haber, gazetenin yaklaşımını göstermesi bakımından çarpıcı bir örnektir.)

ikinci metnimiz, marksist.org'dan alıntı. twitter'da paylaştığımda gelen bir cevabı, üstüne söyleyecek bir şey olmadığından buraya alıyorum: "inanılmaz! şeytan kemalistlerle,tarihsel maddeci parsın antagonist çatışması konulu bir fabl ama yazarı marksist analiz sanıyor."

1 yorum:

héçé dedi ki...

Bu çok tehlikeli işte, aslında herkes üç beş bilimsel yada ilgili alanı yakinen takip edenlerin bilebileceği terimler kullanarak sanki yetkinmiş tamamen doğru söylüyormuş ve çürütülemezmiş gibi zekr ediyorlar cahilliği..Antagonist ve fabl ne demekmiş diye sözlüğe baktım bahsi geçen metinde böyle bir durum yok ki.Bu türden cahillik sinsice konunun özüne değil biçimine takıntılı bir birikimin mirasını devr alanların devamıdır bildiğini sanan bünyeyi asla hakikat konusunda ikna edemezsin diye düşünüyorum ve korkarım bu türden bilgi kurnazları gerçeği arayanlardan nicel olarak yüklüce fazla..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...