17 Eylül 2010 Cuma

YOK BAŞKA BİR CEHENNEM YAŞIYORSUN İŞTE

madımak'ı unutmamak için, hayatı o sıcak temmuz gününde sivas'ta bırakan behçet aysan'ın düello şiirini yayınlamıştım blogda... gecikmeli de olsa 12 mart'ları, 12 eylül'leri de anmak için yine behçet aysan'dan "sesler ve küller"i alıyorum buraya, zira aysan, behçet amca, ve sayısız insan yalnızca bir gün öldü belki, ama on yıllarca vahşeti yaşadı. gerçekten tanımak isterdim onu, silik bir çocukluk anısı olarak kalmazdı o zaman zihnimde... bir insanı yalnızca bir daha iyileşmeyecek, iyileşemeyecek bir yarayla vicdanıma kazınmış - anabilmek, hatırlayabilmek ne kadar da acı...


sesler ve küller


orada duruyorsun, fırtınalar tanığımdır
terkedilmiş
beyaz ve nazlı,
yorgun bir hallacın
attığı
yünler
gibi
dokunaklı.

git diyorlar gidiyorsun
kal diyorlar

ne bir ses
ne bir şarkı.

ey saçlarına ak kuşlar üşüştüren
yüzünü peçesine saklamış

ayın altında
çam dalına asılan

gümüş
gölgesini

göle düşmüş.

kendine bıçaklar bileyen
devrilmiş
kağnı
gibi
yolda kalmış
sevgilim.

altın benekli
fundalıklarda

pusuya düşürülen

geceleyin gözleri bağlı
götürülen
karaca.

inilmedik ne bir deniz
çıkılmadık ne bir dağ

uğranmadık han
bırakmayan

yaralı koşma

sevdalı
im

halkım, sevgilim.

saz yok
mızrap yok

hem konmuş
hem göçebe

hem balık hem kuş
hem ingin hem yokuş

yanık otlar gibi
kavrulmuş

esmer
ve yoksul.

iner şafağın alacasında
karıncalar ordusu
şehre
kenar
mahallelerden
yürüyerek
ve trenlerle.

su satan çocuklarıyla
kapılarında vagonların

çamaşırcı
kadınlarıyla
iner
şehre
sincan'dan
iner mamak'tan

battal gazi
destanı ve
kan kalesi

ve kılıcıyla alinin

mızraklı ilmihalle.

yok başka bir cehennem
yaşıyorsun işte

ellerine
bulaşmış

kara incirin sütü
ve kardeşinin

kanı

habil ile kabilin

yaşıyorsun
sarışın

onurlu ve aşık

karasevdalar
içinde
aydınlık.

yok senin kayan bir yıldızın

puslu
sekendizin

çolpanın
görünmüyor.

bu gökyüzü

sana
bana dar

telliturnam uçamaz
gelinkuşum konamaz
tel örgüyle
çevrilmiş
onlara
mavi ve alabildiğine
geniş.

hasretin çırağı
gurbetin

kalfası

ve
ayrılıkların
ustasısın
sönünce
mum

sönünce
çırağı

karanlıklara
çarpan

pervanem.

halkım
sevgilim
yanar
güneşte etin kehribar

bir üzüm

çıngılı
gibi.

çıkrık iner
çıkar

çıkrık

varılmaz

dibi görülmedik
körkuyum.

süngerdedir
vurgun yemiş

tütün
dizer

inci
gibi.

karabükte
duman olur

savrulur

gıslavette işçi.

yıllar yılı

bilirim

döne döne
yıllar yılı

aynı
kitabı okur

adı acılarbilgisi

adı acılarbilgisi

acılarbilgisi


behçet aysan


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...