23 Eylül 2010 Perşembe

DAĞLARINA BAHAR GELMİŞ MEMLEKETİMİN



hayatınızın her anında müzik varsa ve saatle pek işiniz olmuyorsa, yani sol kolunuz boşsa, elif şafak araf’ta zamanı müzikle ölçtüğünde “yemin ediyorum ben bunu düşünmüştüm” gibi kendi çapınızda avunmalara girişebilirsiniz.

filmden müziğe gitmek, kitaplarla albümleri eşleştirmek belki hep bundandır.

medyanın devlet tekelinden çıkıp özellerinin de kurulmaya başladığı 90’lı yıllarda show radyo hatırı sayılır programlar yapıyordu. bunlardan biri, pazar günleri pazar konseri alışkanlığının yerini alabilecek kadar ilginç olan, 70’li yıllardan plaklardan çalan bir programdı. muhtemelen pazar günlerinin alışkanlık olmuş sıkıcılığını aşmak adına bu programı yıllarca dinledim. avrupa bestelerinin türkçe sözlerle yeniden yapılmış hallerinden ajda pekkan’ın ilk kayıtlarına, bir dolu saçmalık dinlemenin yanı sıra dağlar dağlar’ın ilk plak kaydından cem karaca ve apaşlar’a orijinal kayıtlarını yayınlanıyordu bu programda. sayesinde çok sayıda yeni keşifte bulunduğum programı benim için unutulmaz yapan fikret kızılok’un kirvem (vurulmuşum) kaydıdır.

bazı insanlar yarattıkları tek bir sanat eseriyle ünlü olmuştur. İlk aklıma gelen ünol büyükgönenç’tir misal. nazım şiirlerinin en güzel bestelerini ortaya koymuştur kanımca.

tek eserlik sanatçılardan biri de şüphesiz ki ahmed arif’tir. başucu eseri olarak kitaplıkta durup yıllar yılı unutlamayacak dizelerin şairi. kitap ara ara göze çarpar, ara ara dizeler akla gelir türlü çeşit sohbetlerde… ahmed arif hep orada bir dost olarak durur. tek eserlik olmasından kaynaklı hep bir gıpta ve hayranlık hissiyle kendini hatırlatır. bir insan bu kadar az kelimeyle nasıl böylesi unutulmaz eserler koyar ortaya...

yaşam, dünya ya da insanlar pek de değişmiyor aslında. tarih tekerrürden ibaret olmasa da ana hatlar hep aynı. bu sıradanlığın içinde birileri kelimeleri ya da notaları öyle bir süzgeçten geçiriyor ki ortaya çıkan sonuç tüm dünyanın sıradan ve sıkıcı algısından ayrı, buna rağmen anlaşılır ve anlamlı. işte bu yüzden unutulmazdır ahmed arif.

hasretinden prangalar eskittim bu dünya yıkıldığında da yaşayacak ender eserlerden olacak kanımca. kendi sesinden şiirlerini buradan dinleyebilirsiniz.

show radyo'daki programda plaktan cızırtılı şekilde fikret kızılok’un her zamanki yumuşak gitar tonları ile şarkı girer. yumuşacık ama hırpalayacı sesiyle der ki “kirvem, hallarımı böyle yaz. rivayet sanılır belki.”
sonra ahmed arif’in çilekeş, duygulu, olgun sesi gelir akla:

ard- arda kaç zemheri,
kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
bir ben uyumadım,
kaç leylim bahar,
hasretinden prangalar eskittim.
saçlarına kan gülleri takayım,
bir o yana
bir bu yana...

***

döğüşenler de var bu havalarda
el, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
ümit, öfkeli ve mahzun
ümit, sapına kadar namuslu
dağlara çekilmiş
kar altındadır.

***

bunlar engerekler ve ciyanlardir
bunlar ekmegimize aşımıza
göz koyanlardır
tanı bunları
tanı da büyü

bu namustur
künyemize kazılmış
bu da sabır
ağulardan süzülmüş
sarıl bunlara
sarıl da büyü

***
körsem,
senden gayrısına yoksam,
bozuksam,
can benim, düş benim,
ellere nesi?

***
kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız
karşıyaka köyleri, obalarıyla
kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu,
komşuyuz yaka yakaya
birbirine karışır tavuklarımız
bilmezlikten değil,
fıkaralıktan
pasaporta ısınmamış içimiz
budur katlimize sebep suçumuz,
gayrı eşkiyaya çıkar adımız
kaçakçıya
soyguncuya
hayına...

kirvem hallarımı aynı böyle yaz
rivayet sanılır belki
gül memeler değil
domdom kurşunu
paramparça ağzımdaki...


işte bu ikinci kıtayı fikret kızılok’un sesinden dinliyoruz(yazık ki bloglara video yüklemekte sorun yaşıyorum... link vermek durumundayım...)
"kalbim, dayanmak artık kolay değil, bırakacak gibisin yarı yolda" diye kalp cerrahı ile yazdığı şarkıdan sonra yine kalbinin ihanetiyle 22 Eylül'de aramızdan ayrılan don kişot'u da sevgiyle anıyorum...

gand

2 yorum:

outlaw dedi ki...

ahmet arif'in şiirlerini, hele de kendi sesinden dinlemeyi çok severim... ki bu benim gibi bir "şiir-sevmez" için büyük bir şey. alain bosquet'in yaşar kemal'le ropörtajını tekrar okudum son olarak... belki o yüzden daha da yakınım çukurova'ya şimdi... ve daha bir isabet oldu ahmet arif'in anılması blogda...


ama benim gözümde (kulağımda mı demeliydim yoksa?) fikret kızılok'la ahmet arif o kadar uzak ki...

Gand dedi ki...

valla şarkıyı bi dinle, anadolu enstrümanları ile bu kadar güzel bestelenir dersin (de ya :) )

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...