30 Haziran 2010 Çarşamba

"ABD SORUNUNU KENDİ İÇİNDE ÇÖZEBİLİRDİ"


raoul rigault'nun daha önce che biyografisinden bahsettiğim, harika siyasi polisiye yazarı olan paco ignacio taibo'yla söyleşisine günlük sol gazete junge welt'te rasladım. gittikçe iç savaş kalitesine ulaşan "uyuşturucu savaşı" hakkındaki görüşlerine blogda yer vereyim dedim...

meksika gittikçe güçlenen bir şiddet dalgasıyla sarsılıyor. uyuşturucu kartelleri ve devlet ölümlere aldırmadan birbirleriyle savaşıyor. kısa bir süre önce başka yazarlarla beraber yaşananların sorumluluğunun hükümette olduğunu belirten bir bildiri yayınladınız. neden?

meksika'daki bu çatışmada ölenlerin sayısı 22 bini aşıyor. insana ırak savaşı'nı anımsatan bir sayı bu. uyuşturucu tüccarı çeteler her tür şiddeti uygulayabilecek durumda: adam kaçırma, işkence ve tecavüz. hatta sokak festivali düzenlenen bir meydana el bombaları bile attılar. bu işin bir tarafı. diğer taraftaysa ülkenin kuzeyindenki büyük şehirlerin artık kuşatma altında olması ve abd sınırının bir bölümünün militarize edilmiş olması var.

hükümeti tam olarak neyle suçluyorsunuz?

polis ve askerlerin insan hakları ihlallerine dair yüzlerce rapor var. devlet başkanı felipe calderon ve ulusal eylem partisi(PAN) hükümeti, hiçbir stratejiye sahip olmadan ülkeyi ciddi bir şiddet sarmalına sürüklediler. bunun yanında yolsuzluklara bulanmış sistemin ve ordunun kendisinin de uyuştucu satıcılarıyla dolu oluşu var.

ülkenin kuzeyindeki savaşın absürt olduğunu söylemem, uyuşturucu satıcılarından yana taraf olduğum ya da onların çıkarlarını savunduğum anlamına gelmiyor. tam aksine, sorulması gereken soru, askeri gerginliğin bu sorunu çözmeye yardımcı olup olmadığı. mexico city bölgesi'nin hükümeti soruna daha farklı yaklaşıyor mesela. sadece baskı politikasına yönelmek yerine, sosyal sorunları çözmeye çalışıyor. bu sayede başkentte kuzeydeki gibi bir şiddet ve korku sarmalı oluşmadı.


abd'nin tüm bu olup bitendeki rolü nedir peki?

en büyük müşteriler orada olduğundan abd'nin oynadığı rol belirleyici. karteller tarafından meksika'da üretilen uyuşturucu büyük oranda abd'deki büyük şehirler için. yani abd uyuşturucu sorununu kendi içinde de çözebilirdi. ama tam olarak da bundan korkuyorlar zaten. bedeli ne olursa olsun bu olasılığın önüne geçmek istiyorlar. ve bu nedenle calderon'un "uyuşturucuya karşı savaş"ını desteklemek için her tür aracı seferber ediyorlar. herşey kendi sınırlarının dışında yaşandığı sürece, bu savaşın ne kadar acıya yol açtığının, kaç kişinin yaşamına mal olduğunun onlar açısından hiçbir önemi yok.

kısmen biyografik özellik taşıyan eserlerinizde pancho villa gibi devrim kahramanlarından da bahsediyorsunuz. ama sıradan insanların kültüründe bu kahramanların yerini gangster figürleri almıyor mu?

bunu iddia etmek kesinlikle abartılı olurdu. gangster kültünün alt sınıflarda yaygın bir fenomen olduğu doğru. ancak bu, bugün her türlü çılgınlığın ortaya çıktığı ve yayıldığı bir ülke olan meksika'nın yalnızca bir bölümünde söz konusu. uyuşturucu ticaretinin daha yaygın olduğu bölgelerde uyuşturucu tüccarlarının "cömert haydutlar", meksika usülü robin hood'lar olduğu yanılsamasına kapılmak kuşkusuz daha kolay. ama bu, gerçekte yalnızca uyuşturucu tüccarlarının etkilerinin ve baskılarının daha yoğun olduğu kuzeyde yaygın olan bir düşünce.

pancho villa'nın ve 1910-1917 yılları arasında yaşanan meksika devrimi'nin anısı kitlelerin bilincinde ne kadar canlı?

devrimi anma etkinliklerine ve 1810 yılındaki ispanya'dan bağımsızlığın yıl dönümlerine dair meksika'da iki farklı tavır var: bir yandan devletin gösterdiği yüzeysel ilgi, diğer yandan yazarlar arasında ve üniversitelerde ortaya çıkan kültürel bir hareket. bu hareket bugünkü meksika'nın gerçekliğini anlamak için tarihle ilgileniyor. ve söz konusu dönemi diğerlerinden ayıran, özel kılan halkın özne rolü oynamış olmasının üstünde duruyor.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...