1 Nisan 2010 Perşembe

SEYR-İ SEYİR



geçtiğimiz salı günü almanya'nın bence en nefret edilesi futbol takımı olan bayern münchen şampiyonlar ligi çeyrek finalinde manchester united'la karşı karşıya geldi. futbol yorumculuğu gibi bir iddiam olmadığından, ben de maçı seyrettiğim ortamı anlatmaya karar verdim. (yok, illa "maç nasıldı, ben onu öğrenmek istiyorum" diyorsanız, başka kapıya!)

birkaç kasa birayı yüklenip maçı izleyeceğimiz eve yollandık. ev diyince normal bir ev anlamamak gerekiyor: sabit nüfusu üç kişiden ibaret olsa da, bodrum'un yaz-kış nüfus farkı gibi geleni gideniyle 6-7 kişinin sürekli takıldığı, kapısı ancak kimse evde olmadığında kitlenen (dışarıda da kapı kolu olduğundan normalde kapıyı açmak için anahtar gerekmiyor), anahtarının bahçenin hangi köşesinde "saklı" olduğunu bilenlerin sayısının nürnberg'de rivayete göre bilmeyenleri geçtiği meyhane-kerane melezi bir yer. hiç paranız olmasa da gidip yiyip içip kafayı bulabilir ya da on beş dakikalığına uğramış olmanıza rağmen ev ahalisi aç kalmasın diye 50 euro bayılmak durumunda kalabilirsiniz. evden hiç çıkmadığınızın anlaşılması bu karambolde 3-4 günü buluyor, ki ben evsiz kaldığım bir dönemde bir ay boyunca salondaki kanepeyi işgal ederek bu dalda rekoru elimde bulunduruyorum.

maçın başlama düdüğü çaldığında salondaki koltukların nüfusu on beşi bulmuş, evdeki bira miktarı da, devre arasında iki kişi rezervleri yenilemeye yollanana kadar idare edecek seviyeye ulaşmıştı.

nürnberg'le münih arasındaki "aşk hikayesi"nden bir başka yazıda bahsedeceğim. şimdilik kısaca şu kadarını söyleyeyim: frankonyalı herhangi bir insana bavyeralı olduğunu söylemek (nürnberg'in başkenti olmasa da, merkezi olduğu frankonya bayyera eyaletine bağlı) türkiye'deki "anaya küfretme" fenomenine denk düşüyor. bu "aşk"ın futboldaki yansıması da, kim olursa olsun bayern'in rakibini tutmak. bu anti-bayern tavrı münihliler'in son maçta şampiyonluğu kaçırdığı sezonlarda nürnberg'de insanların araba konvoyu oluşturup kutlamalar yapmasına kadar varıyor.

neyse, konuyu daha fazla dağıtmadan salı akşamına döneyim. maç başladığında on beş olan izleyici sayısı, ikinci yarıda yirmi kişiyi çoktan geçmişti. davranışları - kısmen de olsa - öngörülebilir futbol izleyicisinin arasına hakemlere karşı futbolcuları tutan bir çizgi film karakteri, kimin attığıyla fazla ilgilenmeyen bir "ben gol görmek istiyorum" adamcığı ve iki adet "sevgili" karışmıştı. (futbol izlenen ortamda "sevgili" barınmasının nasıl bir şey olduğuna dair buradan fikir edinebilirsiniz.) bu egzantrik kişiliklere, hor görüldükleri nürnberg'e inat bir akşamlığına ölümüne bayern münchen taraftarı olan iki adet de oberpfalzlı eklenmişti - ki oberpfalzlılar bizim buraların lazlarına tekabul ediyorlar.

maç; kollektif olarak, maçtan sonra gideceği sado-mazo partisine hazırlık olarak taktığına kanaat getirdiğimiz deri maskesiyle demichelis'in, önce partinin sado tarafında yer alacağı yolundaki kanaatimizi pekiştiren tekmesiyle bir serbest vuruş, hemen sonrasında serbest vuruştan yapılan ortada kayıp düşerek bir gol hediye etmesiyle başladı. oberpfalzlılar suspus olmuştu. biralar, daha çok sevebilmek için liverpoollu bir liman işçisinin oğlu olduğuna karar verdiğimiz rooney için havaya kalktı. keyfimiz galatatasaray kaçkını monsieur scarface'in frikiğinin defansın kıçına başına çarparak man u kalecisi van der sar'ı yanıltarak gol olmasına kadar sürdü.

sonrasında bayern, lineker'in "futbol sonunda hep almanlar'ın kazandığı bir oyundur" sözünü beynimize kazırcasına bir son dakika golüyle kazandı. oberpfalzlılar havalara uçarken, ben acele tuvalete gitmem gerekiyormuş gibi yaptım. sonuçta nürnbergliler sinirden, oberpfalzlılar bizim sinirimizden duydukları memnuniyetten içmeye devam ettiler.

ben çıkarken, kanındaki alkol miktarı geceyi kanepede geçireceğini düşünmeme yol açan bir oberpfalzlı ballack'ın neden oynamadığını soruyordu...

2 yorum:

gökmavi dedi ki...

burada herkes bayern münih'i tutar diye bir şey yok. Weißwurst-Äquator' ın güneyinde, 1860'ı tutanların sayısı hiç de az değildir.

outlaw dedi ki...

herhangi bir nürnbergli bavyera'nın frankonya'yı yüzyıllardır işgal altında tuttuğunu iddia edecektir. hatta bavyera'nın almanya'dan ayrılıp bağımsız olması için eminim ki nürnberg'de münih'tekinden daha fazla taraftar bulunacaktır - tabii bavyera'nın giderken frankonya'yı bırakması kaydıyla.

ha bu duyguların hesabı neden bayern münchen'e kesilir de, 1860 fazla hasar almadan sıyrılır? herhalde bayern'in "para sıçan" kulüp imajının münih'in zengin şehir imajıyla örtüşmesi olabilir.

1860 sanki biraz "bizim gibi" kenarda kalmış, fakir işçi delikanlısı gibi...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...