22 Şubat 2011 Salı

HIRSIZIN HİÇ SUÇU YOK!


embesiller tarafından yine embesiller için - işaret parmağı her daim azarlamak için yukarıda - didaktik komedi üreten levent kırcagiller'in "türkiye, komedyenler için çarpıklıklarıyla bir cennet, biz insanları en çok toplumsal çarpıklıkları vurgulayarak güldürüyoruz." açıklamalarına karşıt bir de cem yılmaz'ın "her şey güllük gülistanlık olsun, bakın ben sizi güldürecek ne çok şey buluyorum"u vardır. (levent kırca'dan cem yılmaz'a komedide yaşanan dönüşüm, kuşkusuz toplumda yaşanan dönüşümün bir sonucu, daha doğrusu bir parçası. olur da zaman, mekan ve ruh halim izin verirse ilerde bu konuda da birkaç kelime etmek isterim.) güneşli pazartesiler'de yazdıklarım kuşkusuz komedi değil, insanları güldürme konusunda özel bir iddiam da yok. ilgimi çeken, çoğunlukla da beni öfkelendiren konular hakkında sözümü söylüyorum.

daha önce de muhafazakar ahlak üstüne bir-iki kelime karalamış, bir defasında "muhafazakar ahlak ikiyüzlüdür [...] kendi davranışını gözden geçirmek, hayatını daha 'iyi' yaşamak değil, başkalarını baskı altına almak, onların üzerinde iktidar kurmaktır varoluş nedeni." demiş, bir diğer yazıda elimden geldiğince ironik bir dille muhafazakar ahlakın (ya da ideolojinin) ezen-ezilen, fail-kurban ilişkilerini ters çevirme eğilimini ortaya koymaya çalışmıştım. insanın söylediği söze, oluşturduğu teoriye günlük hayattan kanıtlar toplaması, normal koşullar altında - en azından bilimsel açıdan - olumlu bir durum. ama örneğin "faşizm geliyor, kapıya dayandı" teorisini ortaya atan bir insanın hayatın içinde savını destekleyen kanıtlarla karşılaştığında sevinç duyması olsa olsa hastalıklı bir ruh haliyle açıklanabilir. bütün gözeneklerimden ruh sağlığı fışkırmasa da, çok şükür "hepimiz yakında öleceğiz demiştim, bakın ölüyoruz"u gözlerimde haklılığın verdiği gurur ve sevinç parıltısıyla ve yüzümde bir gülümsemeyle söyleyebilecek kadar tırlatmadım.

uzun sözün kısası, muhafazakar ahlak konusunda söylediklerime dair bir örnekle karşınızdayım. ama - cem yılmaz gibi - "siktirin gidin hayatımdan, ben sinema ve edebiyat hakkında da yazarım, size ihtiyacım yok" demeden edemeyeceğim...

mardin'de 25'iyetişkin 26 erkek tarafından 7 ay boyunca tecavüz edilen 12 yaşındaki n.ç.'nin hikayesini hepiniz duymuşsunuzdur sanırım. (bundan sonra n.ç. yerine "nilüfer" diyeceğim, ki bir üçüncü sayfa haberi karakterinden değil, gerçek bir insandan sözettiğimizi unutmayalım.) 2002 yılında ortaya çıkan olayın mahkemesi, 8 yıl sonra, geçtiğimiz ekim ayında sonuçlanmış, 26 tecavüzcünün tamamı, mümkün olan en hafif cezalara çarptırılmışlardı: 18 yaşın altındaki bir sanık 3 yıl 2 aya, "eylemi teşebbüs aşamasında kalan" bir diğeri 1 yıl 4 aya mahkum edilirken, geri kalan tüm tecavüzcüler 5'er yılla cezalandırıldı. "bu kadar da olmaz" mı diyorsunuz? durun, daha yeni başladık: sanıklardan hiçbiri yukarıda yazan cezaları yatmayacak, çünkü mahkeme tüm bu cezalarda "iyi hal" indirimine gitmeye karar vermiş. nilüfer'e tecavüz eden erkeklerden en yüksek cezayı alan bu durumda 4 yıl 10 aya çarptırılmış oluyor.

mahkemenin, "iyi hal" gerekçesini aynen aktarıyorum: 
"n.ç.’nin mağduresi olduğu olayların ahlaki radaetinin (kötülüğünün) farkında olduğu, bu olaylara ruhsal yönden karşı koymaya muktedir olduğu halde kendi iradesiyle para kazanmak amacıyla sanıklar t. ve e. ile irtibata geçtiği veya bunlarla irtibata geçen diğer sanıklarla ilişkiye girdiği anlaşılmaktadır. adli tıp’ın tespitine göre, mağdurenin olay tarihindeki gerçek yaşı 15’tir. sanıkların maddi veya manevi bir cebir kullandıklarına dair unsurun bulunmaması, mağdurenin yaşının da kanunun suç olarak kabul ettiği 15 sınırında olması nedeniyle, sanık t. ve e. dışındaki sanıklar için cezaların alt sınırdan tayin edilmesi gerektiği kanısına ulaşılmıştır.”
"iyi hal" gerekçesini bildiğimiz türkçe'ye çevirirsek ortaya şu çıkıyor: 25'i yetişkin 26 erkek 12 yaşındaki nilüfer'e tecavüz etmemiş, nilüfer illa onlarla sevişmek istemiş, onlar da kıramamışlar. hem zaten "acıtmadan sikmişler". nilüfer'in yaşı 12 miydi, 15 mi, bilmiyorum. bilmek de istemiyorum, açıkçası umrumda değil.

devam ediyorum: nilüfer "olayın ahlaki radaetini müdrik"miş (türkçesi: "olayın ahlaki açıdan kötü olduğunun bilincinde"ymiş, bu vesileyle türkiye'de hukuk dilinin neden hala osmanlıca olduğunu "müdrik" oldum: dertlerini türkçe anlatmaya kalksalar, hukuka olmayan güvenimiz yerini mahkeme salonlarının tutuşturup, karşısına geçip, sigara yakıp yangını izlememize bırakacak. ve kimse bir an için olsun haklılığımızdan şüphe duyamayacak), peki yaşananların "ahlaki açıdan kötü" olduğunu nilüfer biliyordu da, 26 tecavüzcü bilmiyor muydu? diyelim ki, nilüfer epey bir "müdrik"ti, canı da acayip 26 kelli felli, götlü göbekli "amca"yla 7 ay boyunca anal seks yapmak istiyordu, peki hırsızın hiç mi suçu yok? nilüfer ya da başka bir çocuk "beni öldürün" dese öldürmek de mi mesele olmaktan çıkacak?

cezaları alt sınırdan verilmeyen ve "iyi hal"den indirilmeyen "t." ve "e."nin kadın olduklarını da atlamayalım. iyi olmayan halleri, "kendi yaşadıkları iffetsiz hayatı 13 yaşında bir çocuğa da yaşatmak şeklinde gözüken olumsuz tutum ve davranışları"ymış. bir çocuğu, yetişkin erkeklere pazarlamak iyi bir hal değil kuşkusuz ve bunu yapanların kadın olması da işlenen suçu hafifletmiyor. ama "t." ve "e."nin yaşadıkları hayat "iffetsiz"ken, 26 erkeğin halinin "iyi" olmasına ne demeli? orhan çeker'in "tecavüzde kadının da suçu var"ını "tecavüzün tek suçlusu kadın" olarak okumamız gerektiğini daha açık gösterecek bir örnek var mı? yukarıda ne demiştik: hırsızın hiç mi suçu yok? yok, hırsızın hiç suçu yok. konu tecavüzse bütün suç ev sahibindedir. erkek tecavüz eder, kendine tecavüz ettirmemek kadının görevidir. o yüzden nilüfer'i pazarlayan iki kadın "iffetsiz" ve 9'ar yıl yatacak, tecavüz eden 26 erkekten hiç biriyse, "iffetsiz" kadınlarla yatmak gibi "erkek" olmanın gereğini yerine getirmek dışında bir şey yapmadıklarından alt sınırdan ceza alıp, "iyi hal" indiriminden yararlanarak en fazla 4 yıl 10 ay yattıktan sonra hapisten çıkacak. tek eksik nilüfer'e de bir 9 yıl ya da 19 yıl verilmesi: utanmamış mı "iffetsiz iffetsiz" kendinden kaç yaş büyük erkeklerle cinsel ilişkiye girmeye? bir de "hak yolu" dururken "bok yolu"? hem de bunu 12 yaşında yapıp çocuklarımıza da kötü örnek olacak, yok öyle yağma...

bu mesele, hiçbir zaman nilüfer, onu pazarlayan 2 kadın ve 26 tecavüzcüsü arasında değildi zaten. ikisi tutup, yirmi altısı tecavüz ederken, "hani bana, hani bana" diyen milyonlar hep ama hep oyunun bir parçasıydı. mahkemenin gerekçeli kararı, malumu ilamdan öte bir anlam ifade etmiyor. nilüfer'e tecavüz eden 26 kişi değil, mahkemeleri, yasaları, kültürü, ahlakı, aile yapısı, devleti ve daha aklıma gelmeyen binbir kurumu ve özelliğiyle bütün bir toplumdur. buyrun marilyn french'in tecavüzü münferit bir olay olmaktan çıkarıp, bir olgu, erkeğin kadının üstünde erk uygulamasını sistematik olarak yeniden üreten toplumsal bir iktidar ilişkisi olarak tanımlayan sözlerini yeniden tartışalım: "erkekler [...] gözleriyle, yasalarıyla, kodlarıyla bize tecavüz eder."

4 yorum:

Gorki dedi ki...

"Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bak" gibi iğrenç bir tümce başka nasıl bir ahlaki ortamda üretilir ve yayılır ki...

Adsız dedi ki...

ne kadar küfür etsem az BU şerefsizlere

Adsız dedi ki...

Gorki arkadaş bu iki yüzlü iğrenç yüzsüzlüğe son noktayı koymuş

ozdmroz dedi ki...

Bu gibi cezalar ve ahlaki çökmüşlük olduğu sürece 14 yaşındaki kızlara da tecavüz ederler, dağdaki eşşeğe de...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...