14 Şubat 2011 Pazartesi

LORD BYRON: TARİHİN İLK VAMPİRİ


john william polidori, bir kısım edebiyat tarihçisi hariç bugün kimsenin anmadığı bir isim. tarihin ilk bilinen vampir öyküsünün yazarı. italyan yazar ve şair polidori'nin öyküsü "the vampyre" 1819 yılında londra'da yayınlandıktan ancak seksen yıl sonra bram stoker'ın kont drakula'sı vampiri edebiyat dünyasına kazıyacak ve böylece belki de yeni bir tür ("genre") yaratacaktı.

soluk benzi, dinmek bilmeyen açlığı ve lanetliliğiyle kendini takip edecek tüm vampir figürlerinin temelini atan "the vampyre" ingilizce'de yayınlanmasının hemen ardından birçok dile çevrildi. bram stoker kont drakula'yı polidori'nin lord ruthven'inden esinlenerek yaratana değin "the vampyre" dünyanın yalnızca ilk değil, aynı zamanda en çok tanınan vampir öyküsüydü. ancak polidori hiçbir zaman öyküsünün ününden beslenemedi ve ölümüne kadar aynı zamanda bir dönem doktorluğunu yaptığı lord byron'ın gölgesinde kaldı.

polidori'yle byron'un ilişkisi, bize yalnızca polidori'nin edebiyat dünyasındaki silikliğini değil, "the vampyre"ın doğumunu anlamada da yardımcı olacak nitelikte. zira hem öykü uzun yıllar byron'ın adıyla birlikte anıldı, hem de polidori "the vampyre"ın iskeletinin kayda değer bir bölümünü byron'ın olgunlaşmamış bir öykü girişiminden alıyor ve tarihin ilk vampiri lord ruthven polidori'nin gözünden byron'ın bir yansıması.

percy bysshe shelley

polidori, ingiliz sanat tarihi hakkında kapsamlı bir kitap yazacak olsak dipnotlarda kendine mutlaka yer bulacak bir italyan ailesinden geliyor: babası gaetano polidori ingiliz filozof ve şair john milton'ı italyanca'ya ilk çeviren insan ve kızkardeşinin ingiltere'de sürgünde yaşayan gabriel rosetti'yle olan evliliğinden olan iki çocuğu ünlü "ön-raffaelocu kardeşler", dante gabriel ve william michael rosetti. 1795 yılında doğan john william polidori de şair olarak ünlenmeyi arzulasa da, ailesinin de yönlendirmesiyle edinburgh'de tıp eğitimi almayı tercih etmiş ve 1816 yılında - daha 20 yaşındayken - dünyanın modern anlamdaki ilk bestseller yazarı lord byron'ın özel doktoru olarak çalışmaya başlamış. ancak polidori'yle byron'ın birlikteliği çok kısa sürecek, byron ilkbaharda işe aldığı genç doktorunu aynı yılın yazının sonunda işten çıkaracaktı. ama birlikte geçirdikleri birkaç ay polidori'ye "the vampyre"ı yazacak esini vermeye yetecekti.

polidori, byron tarafından işten çıkarıldıktan sonra akrabalarını ziyaret etmek ve sanatçılığını ekonomik açıdan destekleyecek birilerini bulmak amacıyla italya'ya gitti. bir yıl sonra hayal kırıklığına uğramış bir biçimde londra'ya geri dönecek, bir muayenehane açacak ve 1821 yılında, daha 26 yaşında, akıl sağlığını kaybetmiş bir halde ölene değin şehirde kalacaktı. "the vampyre"ın 1819'da yayınlanmasından ölümüne kadar polidori, ünü kendisininkini kat be kat aşan öyküsünün yazarı olarak kabul edilmek için beyhude bir mücadeleye girişecekti.

hep gölgesinde kalacağı byron'la birlikte geçirdiği 1816 baharı ve yazı polidori'nın kısa süren edebiyat yaşantısının merkezini oluşturuyor. o yüzden lord byron'a ve iki yazarın ortak hikayesine geri dönelim: lord byron, 1816 nisan'ında - çoktan dünya çapında üne kavuşmuş bir yazar olarak - ingiliz işçilerinin devrim mücadelesi vermesi gerektiğine inandığından ve bu mücadeleyi desteklemenin, işçileri mücadeleye çağırmanın şairin görevi olduğuna karar verdiğinden hakkında yürütülen siyasi kovuşturmadan kaçmak amacıyla ingiltere'yi terketmeye karar verdiğinde, byron'a eşlik eden kafilede genç doktor polidori de vardı.

lord byron
byron ve yanındakiler, bir süre hollanda'da gezindikten sonra yazı geçirmek üzere cenevre gölü kıyısında bir eve yerleşti. byron'ın yaz aylarındaki komşusu 23 yaşındaki şair percy bysshe shelley'di. shelley ve byron çevresindeki ilişkiler başka bir yazıya, hatta bir kitaba konu olabilecek derecede karmaşık: kendini dine karşı mücadeleye adamış olan shelley, özgür aşkı savunuyordu. ilk karısının - shelley'in aşk yaşantısının da azımsanamayacak bir pay sahibi olduğu - intiharının adından mary wollstonecraft godwin'le birlikte cenova gölü kıyısına yerleşmişti. mary wollstonecraft godwin, erken feminist mary wollstonecraft'ın ve ilk anarşistlerden filozof william godwin'in kızıydı. godwin, her ne kadar felsefi olarak özgür aşkı savunsa da, anlaşılan gerçek hayatta tezinin arkasında duracak olgunluğa sahip değildi. ve böylece kızını ve kızının sevgilisini görmeyi reddediyordu. irlandalı katoliklerin haklarını ve irlanda'nın bağımsızlığını savunan shelley ve lord byron, o yaz cenevre'de tanıştıktan sonra siyasi sürgün yoldaşlığıyla birbirlerine bağlanacak italya'da görüşmeyi sürdüreceklerdi. byron ve shelley'ye eşlik eden bir diğer figürse mary'nin üvey kardeşi ve byron'ın sevgilisi claire'di.

avrupa'da daha önce hiçbir yazarın erişemediği bir üne sahip olan byron efsanesi, o dönem bestseller teriminin tanımını yapmakla meşguldü: "the corsair" 1814 yılında yayınlandığı ilk gün tam 13 bin adet satmıştı.
"queen mab"le tanrıtanımaz olarak damgalanan shelley'nin ingiltere'deki ünüyse, kitlesel bir hayranlıktan çok nefretle iç içe geçmişti. ve shelley cenova gölü kıyısındaki o yaz "hymn to intellectual beauty" ve mont blanc"la ingiliz romantizminin en önemli eserlerinden ikisini verecekti.

john william polidori

soylu ailelere mensup, ünlü ve kitlesel nefretin ve hayranlığın öznesi şair/yazarların ve devrimci bir aileden gelen wollstonecraft kardeşlerin arasında, polidori bir yandan eşitler arası birlikteliğin bir parçası, diğer yandan byron'ın maaşlı doktoru olarak patron-işçi ilişkisinde akvaryumdaki küçük balıktı. o yaz mary'ye biraz italyanca öğretti, grup gölde tekne gezilerine çıkar ya da isviçre'de rousseau'nun izini sürerken eşlik etti, ama sürekli huzursuz, mutsuzdu ve diğerleriyle anlaşamıyor, kavga çıkarıyordu. kısacası polidori, - çok da haksız olmayan - "eşitler arası ilişki"de kendisi dışındakilerin biraz daha eşit olduğu inancıyla, entellektüel yeteneğinin ve birikiminin hakkınca kabul görmediğini hissediyordu. polidori'nin grupla kurduğu ilişkinin iki hali arasındaki "diyalektik"ten "the vampyre" doğacaktı: bir yandan "eşitler arası ilişki" öykü için esin kaynağı oluştururken, diğer yandan polidori'nin byron'a olan nefreti, belki de kıskançlığı edebiyat tarihinin ilk vampiri lord ruthven'de cisimleşecekti.

yağmurlu günlerde ve akşam yemeklerinden sonra şarap eşliğinde korku hikayeleri okunur ve anlatılırken, doktorasını kabuslar ve uyurgezerlik üstüne yapmış olan polidori, doğaüstü olaylar hakkındaki hikayeler ve algı yanılsamalarının bu hikayelerin ortaya çıkışındaki rolü üzerine teoriler hakkındaki bilgisiyle daha önce hiç olmadığı kadar grubun merkezinde olacaktı. tıp bilgisi ve konu hakkındaki çalışmaları sayesinde korku hikayelerinin beslendiği hurafeleri açıklayacak, beslendikleri algı yanılsamalarına ve - charles darwin'in dedesi olan - erasmus darwin'in tanımladığı organik yaşamın yasalarına dair grubu aydınlatacaktı.

byron ve shelley etrafındaki grubun edebiyat tartışmalarının ve korku hikayesi seanslarının tek meyvesi polidori'nin "the vampyre"ı değildi: mary wollstonecraft godwin'in de daha sonradan shelley'le evlenerek mary shelley adını almasının ardından yayınlayacağı, bugün dahi ününden hiçbir şey kaybetmemiş romanı "frankenstein"ın fikrinin doğması da aynı yaza denk düşüyor.

gruptaki herkesin kendi uydurduğu bir korku hikayesini anlattığı bir akşam, lord byron yunanistan'a giden iki ingiliz'in hikayesini anlattı. hikaye çeşitli garip olaylar sonucunda ingilizler'den birinin ölümüyle sonuçlanıyordu. o gece byron'ın anlattıkları, daha sonra radikal değişikliklerle polidori'nin "the vampyre"ının iskeletini oluşturacaktı. ancak byron'ın öyküsünde vampirlere yer olmaması bir yana, lord byron daha sonradan vampir fikrini saçmasapan ve mide bulandırıcı bulduğunu açıklayacaktı.

polidori, 1816 yazının ardından işten çıkarılmadan önce byron'ın hikayesinden yunanistan'a giden iki ingilizi ödünç alarak "the vampyre"ı yarattı. polidori'nin öyküyü yazmasıyla yayınlanma tarihi arasında neler yaşandığı kesin olarak bilinmiyor. ancak öykünün el yazmasının polidori tarafından yine cenevre gölü kıyısında bir evde kalan düşes breuss'a verildiği kesinlik taşıyor. el yazması, muhtemelen polidori'nin lord byron tarafından işten atıldıktan sonra italya'da kaldığı dönemde bir şekilde ingiltere'ye ulaşmış olmalı. polidori'yle "the vampyre"ın yolları ancak 1819 nisan'ında öykü "the new monthly magazine"de byron'ın imzasıyla yayınlandığında yeniden kesişecekti. derginin, bir yanlış anlama sonucu mu, yoksa byron'ın ismini paraya çevirmek amacıyla mı hareket ettiğini muhtemelen hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. sonuçta kesin olan bir şey varsa, o da yayıncının "the vampyre"dan çok büyük paralar kazandığı ve "the new monthly magazine"de yayınlanan ilk baskının yayın hakları korunmadığı için ne öyküyü yayınlayan diğer yayınevlerinin, ne de diğer dillere çevirisinin polidori'ye beş kuruş para kazandırdığı.

mary shelley

byron, her ne kadar sonradan imzasıyla çoktan birçok ülkede bestseller statüsüne ulaşan "the vampyre"ı yazmadığını resmen açıklayacak olsa da, polidori iki yıl daha para sıkıntısı ve sağlık sorunlarıyla boğuştuktan sonra ölene dek öyküsünün yazarı olarak kabul görmeyi başaramadı.

"the vampyre", lord byron'a iki ingiliz'in yunanistan'a gitmesi fikrinden çok daha fazlasını borçlu. polidori, byron'ın açıkça betimlemekten kaçındığı iki ingiliz yol arkadaşının silik hatlarını belirginleştirirken byron'dan ve kendisinden, daha doğrusu bu iki figürü kendi algılayışından yola çıkacaktı: melek kadar masum genç bir adam ve eşlik ettiği, kendinden yaşça büyük, şeytani bir ikincisi. genç adamın yaşlı olana, lord ruthven'e, karşı duyduğu hayranlıkla karışık nefret polidori'yle byron arasındaki gerilimli ilişkiyle, lord ruthven'in insanları kolayca etkisi altına alan karakteriyse lord byron'ın çevresine uyguladığı çekim gücüyle örtüşüyor. polidori, yanında bulunduğu dönemde, hem doktoru, hem de hayranı olduğu byron'ı bir yandan gece gündüz ziyaret ediyor, ünlü yazara yakınlaşmaya çalışıyor, diğer yandan byron'ın yakınında olmaktan huzursuzluk duyuyordu. byron'ın çekici parlaklığıyla polidori'nin sıradan görüntüsü ve kısıtlı edebi yetenekleri tam bir tezat oluşturuyordu.

ancak polidori'nin edebiyat tarihinin ilk vampirini lord byron'dan esinlenerek yarattığını açıkça ortaya koyan başka kanıtlar da var: caroline lamb, 1816'da yayınlanan romanı "glenarvon"da konuya hakim olan her okurun kolayca - 1813'e kadar aşk ilişkisi yaşadığı - byron'la özdeşleştirebileceği biçimde yarattığı kahramanına ruthven soyadını vermişti. caroline lamb'in ilişkilerinin bitiminden sonra dahi byron'a karşı hissettiği takıntı derecesindeki tutkudan vazgeçmemesi, ünlü yazarın kamuoyunda ölene dek "kadın avcısı" olarak görülmesine yol açacaktı. polidori'nin vampir ruthven'iyle lamb'in kadın avcısı ruthven'i arasındaki benzerlik, birincisinin yalnızca genç ve güzel kadınları hedef almasında daha da belirginleşiyor; polidori'nin vampirinin kurban listesi, byron'ın efsaneleşmiş aşk yaşantısını ve arkasında bıraktığı "enkaz"ları anımsatıyor. daha sonraki tüm vampirleri solgun benizli yapacak örneği yaratan polidori'nin etkilendiği byron'ın da - o dönem çalışırken güneşe maruz kalmama ayrıcalığını sembolize ettiğinden özellikle güzel kabul edilen - aşırı açık ten rengi nedeniyle ünlü olduğunu hatırlatmakta fayda var.

nosferatu'dan drakula'ya polidori'nin izini sürmek mümkün.

byron döneminin yaşayan edebiyat efsanesi olarak, yalnızca kadınları değil, erkekleri de etkiliyor; güzelliği, karizması ve özgüveni byron'a çevresindeki herkese karşı bir çeşit büyüleme yeteneği veriyordu. "the vampyre"daki ruthven figürünün genç yol arkadaşı ve öyküdeki diğer figürler üstündeki etkisiyle, byron'ın polidori üstündeki (muhtemel) etkisini karşılaştırmak da sanırım gerçekçilikten uzak olmayacaktır. polidori, kendini özdeşleştirdiği genç ingiliz kahramanında byron'da gördüğü tüm iyi, vampir ruthven'deyse tüm kötü özellikleri birer bedene büründürüyor.

polidori'nin yarattığı vampir figürü, drakula'dan nosferatu'ya ve günümüze kadar uzanan sayısız figürün yaslandığı örnek olarak modern sanat dünyasının vampir kavramını yarattı. kısacası lord byron bilinen ilk vampir öyküsünün yazarı değil, (yazılı) edebiyat tarihinin ilk vampiriydi...

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...