14 Ağustos 2010 Cumartesi

LONDON CALLING


londra, 70'ler, günlük yaşamın sanata, sanatınsa siyasete dönüştüğü yıllar... cinsellikle, cinsel kimliklerle oynayan, kafa bulan, birarada ve başka türlü yaşayan, günlük yaşamında "sınırötesi operasyonlar" yapmayı alışkanlık haline getiren insanlar. yaşam, sanat ve siyasetin bir olması. bu kadar canlı, bu kadar yaşamın içinden bir sanatın galerilere, sergi salonlarına sığması olanaksız; boşluğa, alana ihtiyacı var. yeraltı sanatının 70'lerin londra'sında alabildiğine gelişmesinin cevabı da belki burada yatıyor: savaşın yerle bir ettiği sokaklar, terkedilmiş, ıskartaya çıkmış mahalleler. güney londra'yı pas geçen otoyol. ufukta bir başka londra'ya ait gökdelenler. başını o kadar uzaklara bakmak için kaldırmayanlar içinse yıkıntılar, çöp, çerçevesine çakılmış tahtalarla bir daha açılmamak üzere kapatılmış pencereler, içlerinde kimsenin oturmadığı sıra sıra evler. yaşam sanatının gereksinim duyduğu boşluk...

onbinlerce evin harap halde boş durması, utanmazca artan kiralar, londra'nın içinde kirası ödenebilir meblağları aşmayan ev bulmanın zorluğu. patlaması belki de bir kişinin kibrit çakmasına bakan güney londra'da bunun tek bir sonucu olabilir: ev işgalleri...


70'li yıllar 30 binden fazla insanın londra'da işgal evlerinde yaşamasına tanıklık ediyor. işgalcilerin görüntüsü bir yandan hala hippieleri andırsa da, punk'a uzanan uzun bir yola adımlarını atmışlar çoktan. san fransisco'da uyuşturucu ve müzik etrafında dönen, evsiz "çiçek çocuklar"ın takılacağı binalardan ötesi olmayan işgal evleri londra'da bundan çok daha fazlası. güney londra'nın harabeleri, özyönetim ilkesinin hayata egemen olduğu, insanların birlikte yaşamayı yeniden keşfettiği birer militan üs aynı zamanda. dışarıdaki yaşama müdahale etmenin, saldırmanın, dalga geçmenin üssü.

tolmer square'de bir depoyu işgal eden "film poster collective" hareketin londra'yı "güzelleştirmek"te kullanacağı afişleri üretiyor: işçi hareketiyle dayanışma, "guerilla gardening", feminizm, ırkçılıkla mücadele, üçüncü dünyadaki antiemperyalist hareketlerle dayanışma ağırlıklı işlenen konular.


güney londra, aynı zamanda tarihinde ilk defa bu kadar militan ve bu kadar kışkırtıcı olan eşcinsel hareketine ev sahipliği yapıyor. "not sad, not bad, not mad but glad to be gay" duvarları süsleyen sloganlardan yalnızca biri. aşırı makyaj yapmış erkekler dazlak kafalarıyla belki de punk'ın izlerinin peşine düşülmemiş atalarından birine işaret ediyor. "erkek" kimliğinin sınırlarının böylesine zorlanması, eşcinsel yaşantının güney londra sokaklarındaki doğallığı, "south london gay liberation"ın the clash'in doğduğu sokakların ayrılmaz bir parçası olması sanki uzay-zamanın dışında bir yerlerdeydi.

güzel başlayan bir rüyaydı 70'lerin güney londrası, ama bir kabusa uyandı kendilerinden esirgenen yaşam alanını savaşarak alan bu güzel insanlar. 1979 yılında "iron lady" margaret thatcher seçimlerden zaferle çıkıyordu. artık "toplum yok, sadece birey var"dı ve "toplum" olmakta direten güney londra, o zamana kadar ingiltere'de bir benzeri görülmemiş polis terörüyle kuşatılıyor. thatcher'ın çaktığı kibrit beklenen patlamayı beraberinde getiriyordu. ev işgalcilerinin ve siyah azınlığın omuz omuza sokaklara döküldükleri brixton ayaklanması yüzlerce yaralı ve tutuklu, yanan karakollar, yağmalanan süpermarketlerle bir devrin kapandığını haber veriyordu.


1984'de madenciler thatcher'ın neoliberal politikalarına karşı bir yıl sürecek bir direnişi başlattıklarında çoktan the clash'in yerini sex pistols almıştı bile...

2 yorum:

Gand dedi ki...

güzel yazı.
daha detaylı anlatsan ya...

outlaw dedi ki...

devami baska sefere umarim, ama uzun süre sonra yazarken bir yazidan zevk aldim, gercekten dönebilirim bu konuya o nedenden.

ama biraz kendi sehrime dair bir seyler yazayim istiyorum, malum bu blogu yazmaya baslarken derdim aslinda ese dosta buradaki yasamimin nasil oldugunu anlatmakti. simdi blogda ne benim yasamima dair pek bir sey kaldi, ne de es-dost gecmisten... (ya da en azindan öyle duruyor buradan bakinca...)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...