25 Nisan 2012 Çarşamba
1 MAYIS UFUKTA GÖRÜNDÜ!
almanya'nın aralarında berlin, nürnberg, hamburg, stuttgart vs. şehirlerde alman sendikalar birliği dgb'nin yürüyüşlerinden bağımsız olarak gerçekleştirilen gerçekleştirilen devrimci 1 mayıs yürüyüşlerinin ortak çağrı videosu.
24 Nisan 2012 Salı
ЛГБТ: RUSLUĞA AYKIRI HASTALIK
st. petersburg belediyesine bağlı bir ahlak polisi kurulması önerisi belediye meclisi tarafından geri çevrilen iktidar partisi belediye meclisi üyesi vitali milonov, bir "gönüllüler ordusu" kurmaya hazırlanıyor. gönüllü birlikleri, bir zamanların leningrad'ının sokaklarında devriye gezecek ve belediye meclisinden kısa bir süre önce geçen "eşcinsellik propagandasına karşı yasa"nın hayata geçirilmesi için devlete yardımcı olacak. yasada neyin "eşcinsellik propagandası" olduğu net olarak tanımlanmamış, ancak yaptırımı 500 bin ruble'ye kadar (yaklaşık 30 bin tl) para cezası olarak saptanmış.
yasanın gerekçesi oldukça tanıdık: çocukların ve gençlerin ahlaksızlığa özendirilmesinin önüne geçerek rusluğa aykırı olan bu hastalığın yayılmasına engel olmak. (milonov: "ben aile babasıyım. tanrıya inanıyor ve kiliseye gidiyorum. okulda kızıma bir çocuğun iki babasının olmasının normal olduğunun anlatılmasını istemiyorum. [...]çocuklara cinsel yönelim konularının anlatılmasının psikolojilerine yıkıcı bir etkisi var.") rusluk demişken: şehrin eski belediye başkanı ve şu anda moskova'daki federal parlamentonun başkanı olan valentina matvijenko, yasanın ülke çapında kabulü için çabalıyor. şimdiden birkaç şehirde benzer yasalar kabul edilmiş ve yürürlüğe girmiş durumda. ve kabul edilmesi halinda ülke çapında geçerli olacak bir yasa tasarısı moskova'da tartışılmayı bekliyor. rus-ortodoks kilisesi de yasa tasarısını desteklediğini açıkladı.
bu arada st. petersburg'daki yasa ilk kurbanlarına da kavuşmuş oldu: artan baskıları ve yasa tasarısını protesto etmek için "eşcinsellik normaldir" yazan dövizler taşıyan iki gay gözaltına alındı ve büyük olasılıkla öngörülen para cezasını ödemek zorunda kalacaklar. yasanın kabulünün, artan devlet baskısının yanında sokaklardaki homofobik şiddette de büyük bir artışa yol açacağı kesin gibi.
eşcinsellik çarlık döneminde yasal olarak kovuşturulan bir suçtu. ekim devrimi'nin ardınan, 1921 yılında, suç olmaktan çıkarıldı. ancak renrikh yagoda'nın stalin'e "casusluk yapan oğlancıların, aralarında genç işçilerin de bulunduğu birçok toplumsal çevreden genç erkeklerin moralini bozduğu ve hatta kara ve deniz kuvvetlerine sızmaya çalıştığı" şeklindeki uyarısının ardından 1934'te yeniden yasaklandı. stalin, yagoda'nın mektubuna el yazısıyla "bu pisliklerin örnek cezalara çarptırılması lazım," notunu ekleyerek iletmesinin ardından gereği yapılmış, erkek erkeğe cinsel ilişkiye girmenin cezası üç ile beş yıl arasında hapis olarak saptanmıştı. bu ceza, ancak 1993 yılında yürürlükten kaldırılırken, söz konusu "rusluğa aykırı hastalığın" psikiyatri kliniklerinde "tedavi edilmesi" 1999 yılına kadar devam etti. (1934-1993 arasında kaç insanın "eşcinsel ilişkiye girmek" suçundan hapsedilmiş olduğuna dair çok farklı rakamlar var; ne "özgür batı - insan düşmanı doğu" anlatılarının ne de yaşananları küçümseyerek aklama denemelerinin değirmenine su taşımak istediğimden herhangi bir sayı vermemeyi uygun gördüm.)
eğer "eşcinsellik propaganasına karşı yasa" moskova'da kabul görürse; 1921-1934 arasındaki on üç yılda olduğu gibi, bir kez daha cezasız geçen on dokuz yıllık bir dönemin ardından rusya'da eşcinsel avının yasallaşmasına tanıklık edeceğiz. yasağın kaldırılması, birincisinde bolşevikler'in devrim sonrası dönemde cinsellik politikalarında da avantgarde olmalarının, ikincisindeyse rusya'nın avrupa konseyi'ne katılmasının bu alanda da bir yasa değişikliğini zorunlu kılmasının sonucuydu. belki de özgürlük mücadelesinin toplumla beraber - topluma karşı verilebileceğini anlama yolunda küçük de olsa bir adım atmamıza vesile olur.
16 Nisan 2012 Pazartesi
"GRASS AKILLICA BİR ŞEY SÖYLEDİ"
![]() |
"grass'ın yazdığı, tabii ki bir şiir değil, ama içeriği biçiminden çok daha önemli: israil hükümeti kışkırtıyor." |
bay grosser, günter grass ve metnine dair konuşmak ister misiniz?
evet, hem de çok. grass'ın tarafındayım ve onu destekleyenler bu tartışmada çok suskun. "hükümetimiz çıldırdı mı?" diye kendine soran haaretz gazetesi hariç.
neden grass'ın tarafındasınız?
çünkü "şiir"inde akıllıca bir şey söylüyor. yazdığı, tabii ki bir şiir değil, ama içeriği biçiminden çok daha önemli: israil hükümeti kışkırtıyor. ancak, iran'a gerçekten saldırırlarsa ve iran'ın elinde tel aviv'e yollayabileceği roketler varsa ne olacak? o zaman savaş başlayacak.
ama israil siyaseti hakkında nesnel eleştiriler, almanya'da da, tabu değil ki.
ama hemen "bu antisemitizm," deniyor. sinirlenilmesini anlayabilirim, ama her eleştiriyi değil. en korkunç tepki, frankfurter allgemeine sonntagszeitung'da grass'ın yahudi devletine saldırdığını iddia eden marcel reich-ranicki'ninkisi.
siyonist düşüncenin öncüsü theodor herzl'in ve david ben-gurion'un da dediği gibi, israil bir yahudi devleti değil, kapıları bütün yahudilere açık olan bir devlet. ayrıca grass'ın nerede yahudilere karşı bir şey söylediğini göremiyorum. israil hükümetini eleştiriyor, bunu sonradan da bir kez daha vurguladı. reich-ranicki grass'ın ezelden beri antisemitist olduğunu söylüyor, bu bir zırva.
eleştiride sizi rahatsız eden tam olarak nedir?
kendime, saldırıların neden bel altı olmak zorunda olduğunu soruyorum. reich-ranicki, hakkındaki eleştiri aynı metni gibi haaretz'te yer bulmuş olmasına rağmen, grass'ın kendi kendisinin reklam straetjisyeni olduğunu söylüyor. belki de burada reklam stratejisyeni olan israil hükümetidir: dikkatleri kendi siyasetinden, mesela yerleşimcilere karşı siyasetinden başka yerlere çekebilmek için iran'dan kaynaklanan tehlikeye gereksinim duyuyor.
peki alman hükümeti?
helmut schmidt tarafından da eleştirilmiş olan "right or wrong, my country"nin karşısına, joachim gauck'un 2010 yılındaki bir konuşmasında david grossmann'dan alıntıladığı "my country, right or wrong. if right - to be kept right; and if wrong - to be set right" ilkesi konmalı. ve tekrar: burada konu olan yahudiler değil, israil hükümeti. "siz bunu söyleyebilirsiz, bay grossner, ama biz söyleyemeyiz." bu cümleyi almanya'da o kadar sık duyuyorum ki.
nasıl cevap veriyorsunuz o zaman?
"sizin bunu yapmanıza kim engel oluyor?" diye soruyorum. örneğin, almanya'nın israil'e gönderdiği son denizaltıya yönelik eleştiriler neredeydi? o zaman yeşiller'den birazcık eleştiri geldi, başka da bir şey olmadı. ülkenizde liselere gittiğimde de, lise son sınıf öğrencileri bir alman'ın israil'e yönelik tavrının nasıl olması gerektiğini soruyor. ben de onlara kendilerinin bir suçunun olmadığını, ama hitler'i ve III. reich'ı hatırlamanın ve insanlık onurunu bugün her yerde savunmanın görevleri olduğunu söylüyorum. ama tabii bu filistinliler için de geçerli. ve israil böylesi değerleri savunuyorsa, bunu filistinliler söz konusu olduğunda da yapmalı.
grass'ı da suçladığınız bir şey var mı?
belki waffen-ss üyesi olduğunu çok uzun bir süre söylememiş olması. ama bu konuda şunu da eklemeliyiz: o zaman waffen-ss'te olup da ss üyesi olmayan 900 bin alman genci vardı.
siz de 2010 yılında grass'a benzer bir şekilde tepki çekmiştiniz. o zaman bir kristal gece anmasında konuşmuştunuz. israil'in filistin politikasını açıkça eleştirdiğiniz için almanya'daki yahudiler konseyi [zentralrat der juden in deutschland] konuşmanızı engellemeye çalışmıştı.
annemin ve babamın aileleri ve anne-babam yahudi. ve o zaman eleştirimin yahudi öznefreti olduğu iddia edilmişti. bunun üstüne, kendimi öznefret duygusu geliştiremeyecek kadar çok sevdiğimi söylemiştim. ben o zmaan daha az saldırıya uğramıştım. henryk m. broder'in saldırısı hariç, ama o zaten karşısına çıkan herkese saldırıyor. ardından, düşüncelerimi barışçıl bir biçimde dile getirdiğim için her şey yoluna girdi. ben şimdiye kadar hiç grass kadar kötü muamele görmedim.
kısa bir süre sonra almanya'daki yahudiler konseyi'nin başkanlığına gelen dieter graumann da etkinlikteydi.
graumann, konsey'in tepkilerinin o zaman o kadar sert olmayacağını söyledi. ama şimdi yine sertler, bunu üzücü buluyorum. ayrıca, konsey'in ismini - ignatz bubis'in kendini gördüğü gibi - 'yahudi almanlar konseyi' olarak değiştirmesini kalpten diliyorum.
grass tartışması fransa'da nasıl karşılanıyor?
daha çok grass'ın tarafında olan ve almanya'daki ruh halini anlamlandıramayan birkaç kısa yazı yayımlandı. (yahudiliğe değil) israil'e yönelik eleştiriler burada olağan. benim gibi eleştirenler belki kimi zaman antisemitist olarak görülüyor, ama biz, fransa cumhuriyeti'nin değerli vatandaşları olduğumuzdan, saldırıya uğramıyoruz. almanya'da durum farklı, çünkü bir alman olarak israil'e karşı çıkamayacağınız söyleniyor.
grass bir röportajında "fransa'da bu yüzden tecrit edilen alfred grosser" dedi. siz böyle hissetmiyorsunuz yani.
tecrit edildiğime, en azından fransa'da tecrit edildiğime inanmıyorum. ve almanya'da da en azından yarım asırdır "delidir, ne yapsa yeridir," dediklerinden istediğimi yapabiliyorum.
Etiketler:
alfred grosser,
almanya,
antisemitizm,
edebiyat,
fransa,
günter grass,
israil,
şiir
15 Nisan 2012 Pazar
"GRASS'IN YAHUDİLERLE BİR SORUNU VAR"
türkiye basınına da - daha çok magazin olarak olsa da - yansıyan grass tartışmasına dair herhalde en önemli şeyi, grass'ın "şiir"ini türkçe'ye çevirmiştim. ortada hem bir birey olarak günter grass'ı, hem de şiir olmayan "şiir"ini aşan, söylem alanında hegemonya yaratmanın, varolan bir hegemonyanı korumanın nasılına dair pek çok şey anlatan bir tartışma olduğundan; konuya dair iki metin daha çevirip güneşli pazartesiler'de yayımlamayı uygun gördüm. bu metinlerin her ikisi de, yahudi (ya da en azından yahudi kökenli) olan iki yazarla yapılan röportajlar: birincisi, israilli yazar, ressam ve gazeteci yoram kaniuk'un alman jungle world (aslında "anti-alman" yazmak gerekiyordu, ama olsun artık o kadar) dergisine verdiği röportaj. aşağıda da okuyabileceğiniz gibi kaniuk, günter grass'ı sert bir biçimde eleştiriyor. ikinci röportajsa, grass'ın "şiir"ini de yayımlayan süddeutsche zeitung'un konuştuğu alman yahudisi kökenli fransız siyaset bilimci ve sosyolog alfred grosser. bir aksilik çıkmazsa, grosser ile yapılan röportajı da yarın türkçe'ye çevirip bloga eklemiş olurum.
günter grass'ın sözde şiirinin içeriğinden haberdar olduğunuzda ilk tepkiniz ne şekilde oldu?
dürüst olmak gerekirse: pek ilgimi çekmiyor. bu şiirin herhangi bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. grass'ın israil ve yahudiler hakkındaki fikirleri her zaman sorunluydu. beyan ettiği fikirleri başkaları antisemitizm olarak nitelese de, ben öyle demezdim. yalnızca yahudilerle bir sorunu var.1991'de alman televizyonunda onunla bir tartışmam olmuştu. ben almanya solunun, aynı zamanda alman firmalarının 80'li yıllarda saddam hüseyin'e zehirli gaz satmasını da protesto etmeden, yalnızca abd'nin o zaman ırak'a karşı yürüttüğü savaşı protesto etmesini eleştirmiştim. almanlar, yahudiler ve gaz; bu bağlantı artık varolmamalıydı ve bunu ona söyledim. o zaman uzun bir tartışmamız oldu ve benim çıkardığım sonuç, onun çok zor bir insan olduğu ve bütün bunlarla ilişkisinin sorunlu olduğuydu.
ben de iran'a saldırma yanlısı değilim. israilliler'in çoğunluğu değil zaten. iktidardaki israil hükümetine karşı mücadele ediyorum ve bunu çok uzun süredir yapıyorum. ancak bu, biz israilliler'in meselesi. neden grass iran'da en ufak muhalefetin bile ezilmesi üstüne bir şiir yazmıyor? iran hükümeti sürekli israil'i haritadan silmek istediğini açıklıyor. iran devamlı almanya'yı haritadan silmek istediğini tekrarlıyor olsaydı, almanya bu kadar sakin olur muydu, bilmiyorum. iran'a yapılacak muhtemel bir saldırıya dair tartışmaların, bizi korkutan nükleer tesislerine yapılacak bir saldırıyla ilgili olduğu gözden kaçmamalı.
grass durumu, sanki israil iran'a karşı nükleer bir ilk saldırı planlıyormuş ve tüm iran halkını yok etmek istiyormuş gibi yansıtıyor.
bu, tabii ki, tamamen saçmalık. 75 milyon iranlı var. abd bile 75 milyon iranlı'yı yok edemez. israil'de tartışılan, tabii ki, iran'ı yok etmek değil, nükleer tesislerini imha etmek. israil'in iran'ın tamamını yok etmek istediğini iddia etmek düpedüz budalalık. yahudilerin pesah'ta kanlarından matsa yapmak için hristiyanları öldürdüğünü iddia etmekten bir farkı yok. grass iyi bir yazar olabilir, ama bunların hepsi tamamen abartılı. insancıl saikleri olduğundan da şüpheliyim. insan nasıl zehirli gazı protesto etmeden savaşı protesto edebilir? grass nükleer savaş ve bu türden bir savaşın israil gibi küçük bir ülke için ne anlama geleceği hakkında ne biliyor ki? ve grass yaşamadığı bu bölge hakkında genel olarak ne biliyor ki?
nükleer silahları olmasaydı, israil uzun süre önce ortadan kaldırılmış olurdu. ve bu, nükleer silahları kullandığımız için değil, kullanmadığımız için böyle. israil küçük bir ülke. tek istediğimiz var olmak. ve iran'ın nükleer programı hakkında kaygı duyulan tek yer israil değil. komşu devletlere karşı kullanacağını ilan eden birisinin eline nükleer silah geçmesine izin vermemiz, büyük bir soruna yol açar.
ahmedinejad, grass'ın iddia ettiği gibi yalnızca bir "sözde kabadayı" mı?
onu kişisel olarak tanımıyorsa, bunu nereden bilecek ki? ahmedinejad sürekli israil'i imha etmekten ve yahudileri öldürmekten bahsediyor. bu, bir gerçek. bunu ciddi söyleyip söylemediğini bilemeyiz. hitler de "kavgam"da yahudilerin ortadan kaldırılacağını ilan etmişti ve kimse ciddiye almamıştı. en azından, ahmedinejad'ın iyi, sevilecek bir komşu olmadığı kesin. o, bir beyinsiz. ve grass ahmedinejad hakkında böyle düşünüyorsa; bu, onu da biraz beyinsiz yapar. dediğim gibi, grass'ın antisemitist olduğunu düşünmüyorum, çünkü bir antisemitist daha sinsice davranırdı. ama dünyada grass'ın hakkında şiir yazabileceği o kadar çok korkunç şey bulunabilir ki. ancak grass yahudileri suçlayabileceği bir şey istiyor.
grass, israil'in dünya barışı için bir tehdit olduğunu öne sürüyor.
israil 7 milyon nüfuslu, küçük bir ülke. dünya haritasına bir bakın: israil o kadar küçük ki, adını yanına, denize yazmak zorundasınız. peki o zaman biz nasıl dünyadaki bütün savaşlardan sorumlu olabiliriz? bu ülkeyi, yahudileri imha edilmekten kurtarmak için yarattık. israil bu nedenle var. o zamandan bugüne ülke güçlendi, ama biz kimseyi tehdit etmiyoruz. israilliler, her ne kadar almanlar'ın 70-80 yıl önce yaptıklarıyla bir sorunumuz olsa da, "biz almanlar'ı sevmiyoruz," bile demiyorlar. fakat ahmedinejad, "yahudiler insanlığın yüz karası ve israil yok edilmeli," diyor. bu, günter grass'ın hoşuna gidiyorsa; bu, onun sorunu. ama grass zaten hep böyleydi. daha onu tanıdığım 60'lı yıllarda israil onun için bir sorundu. hiçbir zaman bir yahudi hakkında yazamadı. hiçbir zaman holokost hakkında yazmadı. fakat bu, o kadar da onun geçmişinin bir parçasıydı ki. yahudi çocukların nasıl artık okula gelmediklerini, onun yerine toplama kamplarına gönderildiklerini gördü. yahudi öğretmenleri, tanıdığı başka yahudiler vardı. yine de hiçbir zaman bu konu hakkında bir öykü yazamadı.
grass'ın waffen-ss üyeliğini altmış yıldan uzun bir süre saklamış olduğu gerçeği ile bu durum arasında bir bağlantı olabilir mi acaba?
ben böyle bir şeyin olabileceğini uzun zaman önceden düşünmüştüm, ama kimse bana inanmamıştı. 1991 yılında televizyondaki birinci ırak savaşı'yla ilgili tartışmada, kendimi bir düşmana konuşuyormuş gibi hissetmiştim, çünkü seçici bir ahlakı olduğunu göstermişti. ondan sonra bir daha birbirimizle konuşmadık. bana fikrimi sormanız, açık konuşmak gerekirse, bana grass'ın ne dediğinden çok daha fazla şey ifade ediyor. sanırım artık ondan geçmiş. ilgi çekmek hoşuna gidiyor. çünkü daha sonra fazla sayıda iyi kitap yazamadı. ilk kitabı "teneke trampet" olağanüstüydü, birkaç tanesi daha öyleydi, ama artık... sürekli hakkında hiçbir fikri olmadığı konularda düşüncelerini açıklıyor. burada israil'de biz - suriye'de, mısır'da, kuzey afrika'da gerçekleşen - bir arap devriminin ortasında yaşıyoruz. grass, suriye hükümdarı başar el-esad'ın kendi halkının neredeyse 10000 üyesini öldürtmesine itiraz ediyor mu? bu, buradan 200 kilometre uzakta gerçekleşiyor. biz bu konularda endişelenmek zorundayız. çünkü bu bir kırım, bir toplu katliam.
birkaç yıl önce "yengeç yürüyüşü"nü yayımladığında, grass'ı "adi bir yalancı" olarak adlandırmıştınız.
evet, bu doğru. ancak bu, ondan nefret ettiğim ya da antisemitist olduğunu düşündüğüm anlamına gelmiyor. yalnızca bir sorunu olduğunu düşünüyorum.
bu sorun aslında alman tarihi değil mi?
bu, o zaman büyüyen ve hala hayatta olan insanlar için bir alman sorunu. onlar için zor bir durum bu. ben alman olsaydım, her hafta bir saat ağlardım. sanki ucuz gaz kalmamış gibi, çocukları doğrudan ateşe atmaya karar verildi. bu, binlerce yahudi çocuğa yapıldı. bu günter grass'ın hatası mı? hayır. bu sizin hatanız mı? hayır. ancak bu sizin ülkenizde gerçekleşti. grass bu konu hakkında düşünmeli. çünkü 70-80 yıl tarihsel açıdan hiçbir şey değil. almanlar grass'a bu kadar kafa yormamalı. almanya'da alman tarihiyle ilgili o kadar çok olumlu girişim gerçekleştirildi ki.
grass hakkındaki birçok haberin altında yer alan okur yorumlarını okuduğumuzda, almanlar'ın çoğunluğunun grass'dan çok da farklı düşündüğünden şüphelenmek için sebeplerimiz var. siz de, almanlar'ın üçte ikisinin israil'i - iran, ırak ya da kuzey kore'nin önünde - dünya barışına karşı en büyük tehdit olarak gördüğünü gösteren anketleri mi düşünüyorsunuz?
biz yahudiler iki bin yıl boyunca her şeyin suçlusu ilan edildik. yahudilerin şeytani bir halk olduğu inancının kökleri avrupa'da çok derinlerde. başarılı olan güya hep onlarmış. kibar davranmayan güya hep onlarmış. her neyse. ne olursa olsun, yahudiler suçlanıyor. ya da israilliler. bugün almanya'da yaşayan bir sürü yahudi var. itiraf etmeliyim ki, bu benim için garip bir durum. bence yahudiler en az yüz yıl orada yaşamamalı, çünkü her şey orada başladı. diğer yandan almanlar ve yahudiler uzun yıllardır bir arada yaşıyor ve harika alman gençler var. bu yüzden arada güçlü bir bağ da var. ve o yüzden bugün bu kadar çok israilli genç berlin'e yaşamaya gidiyor. o zamanlar yahudileri gaz odalarına gönderme emrinin verildiği şehre. almanya'da yahudiler bin yıldan uzun süre önce de yahudi oldukları için öldürüldü. ve sonra yine yahudiler geldi. ve yine öldürüldüler. bu açıdan bakıldığında bu, belki de aynı zamanda bir yahudi sorunu. günter grass, yahudileri tekrar tekrar öldürmüş olan alman tarafının luther'e ve goethe'ye kadar uzanan devamlılığını temsil ediyor.
ama bütün bunlar beni artık ilgilendirmiyor. bana sorduğunuz için bu konuda konuşuyorum. yine de konuşmamızın üstünden iki dakika geçtiğinde artık bu konuyu düşünmüyor olacağım.
![]() |
"neden grass iran'da en ufak muhalefetin bile ezilmesi üstüne bir şiir yazmıyor?" |
günter grass'ın sözde şiirinin içeriğinden haberdar olduğunuzda ilk tepkiniz ne şekilde oldu?
dürüst olmak gerekirse: pek ilgimi çekmiyor. bu şiirin herhangi bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. grass'ın israil ve yahudiler hakkındaki fikirleri her zaman sorunluydu. beyan ettiği fikirleri başkaları antisemitizm olarak nitelese de, ben öyle demezdim. yalnızca yahudilerle bir sorunu var.1991'de alman televizyonunda onunla bir tartışmam olmuştu. ben almanya solunun, aynı zamanda alman firmalarının 80'li yıllarda saddam hüseyin'e zehirli gaz satmasını da protesto etmeden, yalnızca abd'nin o zaman ırak'a karşı yürüttüğü savaşı protesto etmesini eleştirmiştim. almanlar, yahudiler ve gaz; bu bağlantı artık varolmamalıydı ve bunu ona söyledim. o zaman uzun bir tartışmamız oldu ve benim çıkardığım sonuç, onun çok zor bir insan olduğu ve bütün bunlarla ilişkisinin sorunlu olduğuydu.
ben de iran'a saldırma yanlısı değilim. israilliler'in çoğunluğu değil zaten. iktidardaki israil hükümetine karşı mücadele ediyorum ve bunu çok uzun süredir yapıyorum. ancak bu, biz israilliler'in meselesi. neden grass iran'da en ufak muhalefetin bile ezilmesi üstüne bir şiir yazmıyor? iran hükümeti sürekli israil'i haritadan silmek istediğini açıklıyor. iran devamlı almanya'yı haritadan silmek istediğini tekrarlıyor olsaydı, almanya bu kadar sakin olur muydu, bilmiyorum. iran'a yapılacak muhtemel bir saldırıya dair tartışmaların, bizi korkutan nükleer tesislerine yapılacak bir saldırıyla ilgili olduğu gözden kaçmamalı.
grass durumu, sanki israil iran'a karşı nükleer bir ilk saldırı planlıyormuş ve tüm iran halkını yok etmek istiyormuş gibi yansıtıyor.
bu, tabii ki, tamamen saçmalık. 75 milyon iranlı var. abd bile 75 milyon iranlı'yı yok edemez. israil'de tartışılan, tabii ki, iran'ı yok etmek değil, nükleer tesislerini imha etmek. israil'in iran'ın tamamını yok etmek istediğini iddia etmek düpedüz budalalık. yahudilerin pesah'ta kanlarından matsa yapmak için hristiyanları öldürdüğünü iddia etmekten bir farkı yok. grass iyi bir yazar olabilir, ama bunların hepsi tamamen abartılı. insancıl saikleri olduğundan da şüpheliyim. insan nasıl zehirli gazı protesto etmeden savaşı protesto edebilir? grass nükleer savaş ve bu türden bir savaşın israil gibi küçük bir ülke için ne anlama geleceği hakkında ne biliyor ki? ve grass yaşamadığı bu bölge hakkında genel olarak ne biliyor ki?
nükleer silahları olmasaydı, israil uzun süre önce ortadan kaldırılmış olurdu. ve bu, nükleer silahları kullandığımız için değil, kullanmadığımız için böyle. israil küçük bir ülke. tek istediğimiz var olmak. ve iran'ın nükleer programı hakkında kaygı duyulan tek yer israil değil. komşu devletlere karşı kullanacağını ilan eden birisinin eline nükleer silah geçmesine izin vermemiz, büyük bir soruna yol açar.
ahmedinejad, grass'ın iddia ettiği gibi yalnızca bir "sözde kabadayı" mı?
onu kişisel olarak tanımıyorsa, bunu nereden bilecek ki? ahmedinejad sürekli israil'i imha etmekten ve yahudileri öldürmekten bahsediyor. bu, bir gerçek. bunu ciddi söyleyip söylemediğini bilemeyiz. hitler de "kavgam"da yahudilerin ortadan kaldırılacağını ilan etmişti ve kimse ciddiye almamıştı. en azından, ahmedinejad'ın iyi, sevilecek bir komşu olmadığı kesin. o, bir beyinsiz. ve grass ahmedinejad hakkında böyle düşünüyorsa; bu, onu da biraz beyinsiz yapar. dediğim gibi, grass'ın antisemitist olduğunu düşünmüyorum, çünkü bir antisemitist daha sinsice davranırdı. ama dünyada grass'ın hakkında şiir yazabileceği o kadar çok korkunç şey bulunabilir ki. ancak grass yahudileri suçlayabileceği bir şey istiyor.
grass, israil'in dünya barışı için bir tehdit olduğunu öne sürüyor.
israil 7 milyon nüfuslu, küçük bir ülke. dünya haritasına bir bakın: israil o kadar küçük ki, adını yanına, denize yazmak zorundasınız. peki o zaman biz nasıl dünyadaki bütün savaşlardan sorumlu olabiliriz? bu ülkeyi, yahudileri imha edilmekten kurtarmak için yarattık. israil bu nedenle var. o zamandan bugüne ülke güçlendi, ama biz kimseyi tehdit etmiyoruz. israilliler, her ne kadar almanlar'ın 70-80 yıl önce yaptıklarıyla bir sorunumuz olsa da, "biz almanlar'ı sevmiyoruz," bile demiyorlar. fakat ahmedinejad, "yahudiler insanlığın yüz karası ve israil yok edilmeli," diyor. bu, günter grass'ın hoşuna gidiyorsa; bu, onun sorunu. ama grass zaten hep böyleydi. daha onu tanıdığım 60'lı yıllarda israil onun için bir sorundu. hiçbir zaman bir yahudi hakkında yazamadı. hiçbir zaman holokost hakkında yazmadı. fakat bu, o kadar da onun geçmişinin bir parçasıydı ki. yahudi çocukların nasıl artık okula gelmediklerini, onun yerine toplama kamplarına gönderildiklerini gördü. yahudi öğretmenleri, tanıdığı başka yahudiler vardı. yine de hiçbir zaman bu konu hakkında bir öykü yazamadı.
grass'ın waffen-ss üyeliğini altmış yıldan uzun bir süre saklamış olduğu gerçeği ile bu durum arasında bir bağlantı olabilir mi acaba?
ben böyle bir şeyin olabileceğini uzun zaman önceden düşünmüştüm, ama kimse bana inanmamıştı. 1991 yılında televizyondaki birinci ırak savaşı'yla ilgili tartışmada, kendimi bir düşmana konuşuyormuş gibi hissetmiştim, çünkü seçici bir ahlakı olduğunu göstermişti. ondan sonra bir daha birbirimizle konuşmadık. bana fikrimi sormanız, açık konuşmak gerekirse, bana grass'ın ne dediğinden çok daha fazla şey ifade ediyor. sanırım artık ondan geçmiş. ilgi çekmek hoşuna gidiyor. çünkü daha sonra fazla sayıda iyi kitap yazamadı. ilk kitabı "teneke trampet" olağanüstüydü, birkaç tanesi daha öyleydi, ama artık... sürekli hakkında hiçbir fikri olmadığı konularda düşüncelerini açıklıyor. burada israil'de biz - suriye'de, mısır'da, kuzey afrika'da gerçekleşen - bir arap devriminin ortasında yaşıyoruz. grass, suriye hükümdarı başar el-esad'ın kendi halkının neredeyse 10000 üyesini öldürtmesine itiraz ediyor mu? bu, buradan 200 kilometre uzakta gerçekleşiyor. biz bu konularda endişelenmek zorundayız. çünkü bu bir kırım, bir toplu katliam.
birkaç yıl önce "yengeç yürüyüşü"nü yayımladığında, grass'ı "adi bir yalancı" olarak adlandırmıştınız.
evet, bu doğru. ancak bu, ondan nefret ettiğim ya da antisemitist olduğunu düşündüğüm anlamına gelmiyor. yalnızca bir sorunu olduğunu düşünüyorum.
bu sorun aslında alman tarihi değil mi?
bu, o zaman büyüyen ve hala hayatta olan insanlar için bir alman sorunu. onlar için zor bir durum bu. ben alman olsaydım, her hafta bir saat ağlardım. sanki ucuz gaz kalmamış gibi, çocukları doğrudan ateşe atmaya karar verildi. bu, binlerce yahudi çocuğa yapıldı. bu günter grass'ın hatası mı? hayır. bu sizin hatanız mı? hayır. ancak bu sizin ülkenizde gerçekleşti. grass bu konu hakkında düşünmeli. çünkü 70-80 yıl tarihsel açıdan hiçbir şey değil. almanlar grass'a bu kadar kafa yormamalı. almanya'da alman tarihiyle ilgili o kadar çok olumlu girişim gerçekleştirildi ki.
grass hakkındaki birçok haberin altında yer alan okur yorumlarını okuduğumuzda, almanlar'ın çoğunluğunun grass'dan çok da farklı düşündüğünden şüphelenmek için sebeplerimiz var. siz de, almanlar'ın üçte ikisinin israil'i - iran, ırak ya da kuzey kore'nin önünde - dünya barışına karşı en büyük tehdit olarak gördüğünü gösteren anketleri mi düşünüyorsunuz?
biz yahudiler iki bin yıl boyunca her şeyin suçlusu ilan edildik. yahudilerin şeytani bir halk olduğu inancının kökleri avrupa'da çok derinlerde. başarılı olan güya hep onlarmış. kibar davranmayan güya hep onlarmış. her neyse. ne olursa olsun, yahudiler suçlanıyor. ya da israilliler. bugün almanya'da yaşayan bir sürü yahudi var. itiraf etmeliyim ki, bu benim için garip bir durum. bence yahudiler en az yüz yıl orada yaşamamalı, çünkü her şey orada başladı. diğer yandan almanlar ve yahudiler uzun yıllardır bir arada yaşıyor ve harika alman gençler var. bu yüzden arada güçlü bir bağ da var. ve o yüzden bugün bu kadar çok israilli genç berlin'e yaşamaya gidiyor. o zamanlar yahudileri gaz odalarına gönderme emrinin verildiği şehre. almanya'da yahudiler bin yıldan uzun süre önce de yahudi oldukları için öldürüldü. ve sonra yine yahudiler geldi. ve yine öldürüldüler. bu açıdan bakıldığında bu, belki de aynı zamanda bir yahudi sorunu. günter grass, yahudileri tekrar tekrar öldürmüş olan alman tarafının luther'e ve goethe'ye kadar uzanan devamlılığını temsil ediyor.
ama bütün bunlar beni artık ilgilendirmiyor. bana sorduğunuz için bu konuda konuşuyorum. yine de konuşmamızın üstünden iki dakika geçtiğinde artık bu konuyu düşünmüyor olacağım.
Etiketler:
alfred grosser,
almanya,
antisemitizm,
edebiyat,
günter grass,
israil,
şiir,
yoram kaniuk
11 Nisan 2012 Çarşamba
WAS GESAGT WERDEN MUSS - GÜNTER GRASS
süddeutsche zeitung'da yayımlanan was gesagt werden muss ("söylenmek zorunda olan şey") adlı "şiir"i, günter grass'ın dünya çapında bir linç kampanyasıyla karşı karşıya kalmasına yol açtı. (şiir tırnak içinde, çünkü ortada bir şiir olmadığını, grass'ın yaklaşık on cümleden oluşan bir yazıyı - anlayamadığım bir sebepten - dizeler halinde yazmayı seçtiğini düşünüyorum. şiirden hiç anlamam, yanılıyor da olabilirim tabii. ancak grass'a tepki gösterenlerin arasında da şiirinin şiir olmadığını söyleyenlerin sayısı hiç de az olmadığından, en azından bu konuda yalnız değilim.)
grass'a gösterilen tepkileri sıralamak mümkün değil. alman gazetelerinin neredeyse hepsi, "şiir"i yayımlayan süddeutsche hariç, grass'ın utanılacak bir şey yaptığında hemfikir. sol parti hariç tüm partiler, hatta yazarın her seçim öncesi oy topladığı SPD bile grass'a tavır almış durumda. amerikan basını da - gördüğüm kadarıyla - alman basınının tavrını paylaşmasının yanında daha sözünü esirgemeyen bir görüntü çiziyor.
örneğin, maryland üniversitesi'nde modern avrupa tarihi profesörü olan jeffrey herf, new republic'te yayımlanan yazısında grass'ın "şiir"ini "ahlakı açıdan boş ve politik açıdan utanç verici" olarak tanımlamış. the national interest'te jacob heilbrunn, "mide bulandırıcı sözleri"nin ve "vahşi, ateşli ve iftiracı dili"nin yanında günter grass'ın geçmişte ss üyesi olması nedeniyle ahlaki açıdan bu sözleri söylemeye hakkı olmadığını öne sürüyor. (grass 17 yaşındayken birkaç haftalığına waffen-ss üyesi olmuştu.) commentary daily internet sitesinde jonathan s. tobin, avrupa'da antisemitizmin nazizm dönemindekine yakın bir güce eriştiğini vurgularken, grass'ın "ulusunun vicdanı" olarak görülmesinin buna dalalet ettiğini öne sürüyor. velhasıl, abd cephesinden denk geldiğim yorumlar, ya grass'ın ya bütün almanlar'ın ya da avrupa'nın tümünün antisemitist olduğu minvalinde.
almanya'daysa CDU genel sekreteri hermann gröhe de, SPD genel sekreteri andrea nahles de grass'ı sert bir biçimde eleştirdiler. hatta SPD grass'ın artık parti için oy toplamasını istemediğini duyurdu. embesiller için bild ve entellektüel embesiller için welt gazeteleri etrafına kurulmuş springer imparatorluğu, nobel ödüllü yazarın ipini çekmek için ite kaka en ön sıraya fırlamayı başardı. eh, olacak o kadar, springer imparatorluğu'nun bayağı bir linç tecrübesi var. "nobel ödüllü yazar" demişken: nobel ödülünün geri alınıp alınmaması da tartışma konusu olmadı değil.
israil devleti ise grass'ı persona non grata ilan etti; bu, 84 yaşındaki yazarın israil'e girişinin yasak olduğu anlamına geliyor. israil içişleri bakanı eli jischai "grass gerçekleri çarpıtan ve yalancı eserlerini yaymayı sürdürmek istiyorsa, bunu gidip iran'dan yapmasını öneriyorum," derken; bir bakanlık sözcüsü, grass'ın "şiir"inin "israil devletine ve halkına yönelik nefret ateşini körüklemeyi amaçladığını" ve bunun "daha önce ss üniforması giyerek açıkça destekediği fikrin aynısı olduğunu" belirtti.
yukarıda da söylediğim gibi, grass'a gösterilen tepkilerin hepsine değinmek olanaksız. bu nedenle, denk geldiğim tepkilerin bir bölümünü - tartışmaya nasıl bir ruh halinin egemen olduğu hakkında bir fikir vermesi açısından - derledim. en iyisi, tepkilerin ne kadar haklı, ne kadar haksız olduğu konusunda kendiniz karar verin. günter grass'ın "şiir"inin neden şiir olduğunu anlayamadığımdan ve şiir çevirecek beceriyi kendimde görmediğimden was gesagt werden muss'u düzyazı olarak çeviriyor, zaten var olmayan edebi değerinin bu şekilde kaybolmasının da olanaklar dahilinde olmadığını düşünüyorum.
"neden susuyorum? aşikar olan, planlı tatbikatlarda hazırlığı yapılmış olan, sonunda ölmeden kurtulmayı başaran bizlerin olsa olsa dipnot olacağı şey hakkında neden susuyorum?
egemenlik alanında bir atom bombası üretildiğinden şüphelenildiği için, bir lafta kabadayı tarafından boyunduruk altına alınmış ve tertiplenmiş tezahürata güdümlü iran halkını ortadan kaldırabilecek olan, öne sürülen ilk darbe hakkı.
gizli tutulsa da yıllardır büyüyen, ama hiçbir denetime tabi olmadığından kontrol dışı, bir nükleer potansiyele sahip öteki ülkenin adını açıkça söylemekten neden kendimi men ediyorum?
bu konuya dair, benim suskunluğumun da tabi olduğu, genel suskunluğu, sıkıntı verici bir yalan ve kendisine uyulmaması halinde cezalandırmayı vadeden bir zorunluluk olarak görüyorum; 'antisemitizm' yaygın bir hüküm.
ancak şimdi, sadece ona özgü, benzersiz suçları tarafından zaman zaman ziyaret edilen ve hesap sorulan ülkemden - buna karşılık, uyduruktan, geçmişin telafisi ilan edilse de, tamamen ticari olarak - israil'e, özelliği her şeyi yok eden patlayıcı başlıkları, tek bir atom bombasının varlığı bile kanıtlanamamışsa da, yarattığı tasanın kanıt yerine geçtiği yere yönlendirebilmek olan bir denizaltı daha gönderilecek olduğundan, söylenmek zorunda olan şeyi söylüyorum.
peki şimdiye dek neden sustum? bu gerçeği, gönülden bağlı olduğum ve kalacağım israil'den beklediğimi bir hakikat olarak dile getirmeyi bir daha asla çıkmayacak bir leke taşıyan soyumun yasakladığını düşündüğümden.
neden şimdi, yaşlanmış bir halde ve son mürekkebimle söylüyorum, nükleer güç israil'in zaten kırılgan olan dünya barışını tehlikeye attığını? yarın söylenmesi çok geç olabilecek şey söylenmek zorunda olduğu için ve - alman olarak zaten yeterince suçlu olan - bizler, öngörülebilir olduğundan suç ortaklığımızın alışılageldik bahanelerin hiçbiriyle inkar edilemeyeceği bir suçun tedarikçisi haline gelebileceğimiz için.
ve itiraf ediyorum: batı'nın riyakarlığından gına geldiği için artık susmuyorum. ayrıca, birçoklarının kendini suskunluktan kurtaracağını, fark edilebilir tehlikeye neden olandan şiddetten vazgeçmesini talep edebileceğini ve aynı zamanda, israil'in nükleer potansiyelinin ve iran'ın nükleer tesislerinin, iki ülkenin hükümetleri tarafından da kabul gören uluslararası bir merci tarafından, hiçbir engelle karşılaşmadan, sürekli olarak denetlenmesinde ısrar edebileceğini umabiliriz.
ancak böyle herkese, israilliler'e ve filistinliler'e, onların da ötesinde, çılgınlık tarafından işgal edilmiş bu bölgede düşmanca iç içe yaşayan bütün insanlara ve nihayetinde kendimize de yardımcı olabiliriz."
PS günter grass'ın "şiir"i düzyazı olarak bir şeye benzemedi diye üzülmeyin, "şiir" olarak da bir şeye benzemiyordu zaten. ancak "şiir"inin ne kadar kötü olduğunu yeni keşfeden linççilere, bu adam hayatı boyunca kötü şiir, üstüne bir de on küsür tane kötü roman yazarken nerede olduklarını sormak istiyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)