3 Mart 2013 Pazar

MÜLTECİLER STRATEJİ BELİRLEYECEK

Münih bugün 3 gün boyunca sürecek Mülteci Mücadelesi Kongresi’ne evsahipliği yapacak. Kongrenin en önemli özelliği ise organizasyonunu tamamen mültecilerin üstlenmesi. Aylardır insanca ve eşit koşullarda bir yaşam için mücadele eden mülteciler, geçmiş eylemlerini mercek altına alıp, geleceğe dair stratejilerini belirleyecek.


 Almanya’daki mülteciler, insanca bir yaşam için başlattıları yoğun bir eylemsellik ardından 3 günlük bir kongre yapıyor. Bugün Münih’te başlayacak kongrenin organizatörlerinden Houmer Hedayadzadeh, “Gelecekte karşılaşacağımızı düşündüğümüz zorluklarla nasıl başa çıkacağımızı tartışacağız ve stratejimizi oluşturacağız” dedi.
Geçtiğimiz yılın başında İranlı mülteci Mohammad Rahsepar’ın Bavyera’nın Würzburg kentindeki bir mülteci kampında intihar etmesi, zaman içinde Almanya sınırlarını aşarak komşu ülkelere de ulaşacak olan mülteci eylemlerinin tetikleyicisi oldu. Aylarca Würzburg şehir merkezinde kalacak bir protesto kampı kurmasının ardından, kötü yaşam koşullarına dikkat çekmek amacıyla, Almanya’nın 9 şehrinde daha protesto kampları oluşturuldu. Irkçılık karşıtı aktivistlerin yanı sıra çok sayıda sol gruptan da destek gören eylemciler, çadırlarda açlık grevinden dudaklarını iğne iplikle dikmeye kadar uzanan çeşitli protesto eylemleri gerçekleştirdi.

‘Mülteci kampları kapatılsın’

Eylemcilerin temel ortak talepleri, mülteci kamplarının kapatılarak iltica başvurusunda bulunanların normal evlerde oturmasına olanak sağlanması, mültecilere uygulanan yaşadıkları şehri terk etme yasağının tamamen kaldırılması ve -özellikle kendi ülkelerinde can güvenliği olmayan- mültecilerin sınırdışı edilmesi uygulamasına son verilmesi.

Würzburg’dan Berlin’e yürüdüler

Geçtiğimiz sonbaharda, çeşitli kentlerden yola çıkarak Würzburg’da bir araya gelen mülteciler ile ırkçılığın değil kardeşliğin egemen olduğu bir yaşamı düşleyen çok sayıda destekçi, Federal Almanya’nın başkenti Berlin’e doğru yürüyüşe geçti. Bir aylık yürüyüş boyunca, yolda birçok şehre ve mülteci kampına uğrayan eylemciler, buralardan da katılanlarla birlikte 600 kilometrelik bir yürüyüşten sonra Berlin’e ulaşmıştı. Eylemci mülteciler, seslerini mümkün olduğunca çok insana duyurmak amacıyla, Berlin’de Oranienplatz’ı işgal etti.

Eylemleri diğer ülkelere de yayıldı

Oranienplatz’taki protesto kampı, polisin müdahalede bulunarak engel olmak için çabalamasına rağmen, bugüne dek varlığını sürdürmeyi başarırken; bu süreçte Viyana, Amsterdam gibi şehirlerde de benzer kamplar kuruldu ve çeşitli Avrupa ülkelerinde açlık grevinden mülteci kamplarındaki isyanlara kadar uzanan çeşitli eylemler gerçekleşti. Kısacası, günümüzde mültecilerin hak ve özgürlük mücadelesi, güçlenerek Avrupa geneline yayılmakta ve önümüzdeki aylarda, eylemlerin artarak sürmesi planlanıyor. Örneğin, 26 Şubat’ta Berlin’den yola çıkan “Mülteci Devrimi Otobüs Turu” Almanya’nın yirmiden fazla şehrine uğradı.

Bugün de Kongre yapıyorlar

Mücadele deneyimlerini paylaşan eylemciler, duyarlı insanları mücadeleye katılmaya çağırıyor. Mültecilerin mahkum edildikleri insanlık dışı yaşam koşullarına karşı verdikleri mücadelenin önemli bir ayağını da bugün başlayıp 3 Mart’ta sona erecek olan ‘Mülteci Mücadelesi Kongresi’ oluşturuyor. Bugüne kadar verilen mücadelenin mercek altına alınacağı ve geleceğe dair bir stratejinin oluşturulacağı etkinliğin en önemli özelliklerinden biri, ırkçılık karşıtı Alman aktivistlerin değil, mültecilerin kendisinin örgütlediği ilk kongre olması.
Hedayadzadeh anlattı
Würzburg’daki protesto kampını örgütleyenler arasında yer alan Houmer Hedayadzadeh ile Münih’te düzenlenecek konferans üzerine konuştuk.

Kongreyi düzenlemekteki amacınız ne?
Mülteci Mücadelesi Kongresi, Würzburg’da mülteci protestolarının başlamasının yaklaşık bir yıl sonra gerçekleşiyor. Bu arada üç ülkeye yayılmış olan protestolar, bizzat mülteciler tarafından örgütlendi. On bir farklı şehirden gelen insanlar Berlin yürüyüşüne katıldı. Şimdi sokağa çıkıyor ve mültecilerin yaşamlarını belirleyen koşullara karşı çıkıyoruz. Bu, mültecilerin kendisi tarafından örgütlenen ilk kongre olacak. Yani kongrenin öznesi ile nesnesi tamamen örtüşüyor. Kendi mücadelelerini vermek üzere örgütlenen mülteciler söz konusu. Gözlerimizi hem geçmişe, hem de geleceğe çevirecek; geçtiğimiz yıl gerçekleşen eylemlerdeki tutumumuzu analiz edecek ve eleştireceğiz. Ardından, önümüze bakacak ve nasıl devam edeceğimizi planlayacağız. Geçtiğimiz yıl kendimizi nasıl tanımladığımız ve gelecekte bu tanımlamayla ilişkimizin nasıl olacağı tartışma konusu olacak. Kongre, aynı zamanda, mülteciler ile Alman aktivistlerin ya da vatandaşlar ile gayrivatandaşların bir araya gelmesi için uygun bir mekan oluşturuyor. Aynı zamanda, bu mücadeleye dair fikir birliğine varmayı hedefliyoruz. Kısacası, mülteciler ile aktivistler arasındaki ilişkiyi ve gelecekte karşılaşacağımızı düşündüğümüz zorluklarla nasıl başa çıkacağımızı tartışacağız.

Girişimin mültecilerin kendisinden kaynaklanması sizin için ne kadar önemli?

Protesto eylemlerinin öznesi ile nesnesinin tamamen örtüşmesi, yani her ikisinin de mülteciler olması, kendi yaşamlarımız için bir şeyler yaptığımız, yaşadıklarımıza karşı kendimizi savunduğumuz anlamına geliyor. Söz konusu olan, mültecilerin durumu hakkında kitaplar ya da yasalar aracılığıyla bilgilenen ya da başkaları tarafından aydınlatılan insanlar değil. Bu insanlar, mülteci olmanın ne anlama geldiğini yaşadılar ve hissetti. Bu duruma karşı mücadele ediyorlar. Ayrıca mülteciler ile aktivistler arasında iyi bir ilişki oluşturmak önemli. Bazı destekçilerin ya da vatandaşların kendileri de geçmişte mülteciydi, bazılarıysa insan haklarını savunuyor. Bir diğer grupsa, zor durumda olan insanlara yardımcı olmak istiyor. Bizi çok sayıda farklı biçimde destekliyorlar. Bizim de, mümkün olduğunca büyük bir desteğe ihtiyacımız var. Her şeyin tamamıyla özneler tarafından örgütlenmesini, mağdurların ve taleplerinin doğrudan desteklenmesi olarak görüyorum. Burada hiçbir şey başka insanlar tarafından tanımlanmıyor. İhtiyacımız olan şey, gayri-vatandaştan vatandaşa dönüşmek. Vatandaşların bu hususta yardımcı olmasının iki yolu var: Elimden tutun ve vatandaş olmam konusunda bana yardımcı olun ya da bana elinizi verin ve benim gibi siz de bir gayri-vatandaşa dönüşün.

Protesto eylemlerinin,  mültecileri karşı karşıya oldukları koşullara karşı kendilerini savunmaları yönünde cesaretlendirdiğini düşünüyor musunuz?
İnsan, bir mülteci olarak, korkularını düşündüğünde, her gün sınırdışı edilme korkusunu hissediyor. Bu da, ister istemez yaşamınızı etkiliyor. Mülteci kamplarındaki insanlarla konuştuğumuzda, bir yıl süren protesto eylemlerine rağmen halen sınırdışı edilmediğimizi fark ediyorlar. Onlara haklarını anlatıyoruz, çünkü bu unuttukları bir şey. Mülteci olduğunuzda, kim olduğunuzu unutuyorsunuz. Buna karşı mücadele etmek istiyoruz. Bir gölgeye dönüşüyorsunuz, artık bir birey, bir insan değilsiniz. Yaşam tarzınızı kaybediyorsunuz. Yani, yaşadığın yaşam size ait değil, kendinize ait bir yaşam tarzınız yok. Başkaları, ne yapmanız gerektiğini söylüyor. Nerede yaşayacağına, ne giyeceğine karar verme hakkınız yok ve hatta Bavyera’da ne yiyeceğiniz dahi başkaları tarafından belirleniyor. İnsanlarla konuşmak ve onları harekete geçirmemiz gerekiyor. Vatandaş olmanın, hükümetin bir lütfu değil, talep etmek ve uğruna mücadele etmek zorunda olduğumuz bir hak olduğunu onlara anlatmak zorundayız.

Mohammad Raspar’ın Würzburg’da intihar etmesinin ardından protestoların tam da bu zamanda bu kadar büyük bir harekete dönüşmesinin nedeni nedir? Sonuçta, mülteciler sadece kısa bir süredir feci yaşam koşullarından muzdarip değil.

İnsanlar, zaman ve mekan elverişliydi. Bu üç etken hareketi olanaklı kıldı. On kişi ve üç destekçinin olduğu bir çadır, altı ay sonra Alman medyasının manşetlerindeydi ve Berlin’deki yürüyüşe 6 bin kişi katıldı. Şimdi üç ülkede protesto eylemleri gerçekleşiyor. 2012 yılında Avrupa’nın kalbinde bu eylemleri başlatan insanlar, mültecilerin durumunu tam olarak yansıtıyordu. İnsanlar çadırımıza geldiler ve ‘Mülteci ne demek’ diye sordular. Çok yakınlarındaki bir kampta 500 kişi yaşamasına rağmen, birçok insan mülteci kelimesinin ne anlama geldiğini bile bilmiyordu. İşte biz de insanlarla yüz yüze konuşmaya çabaladık ve sokağa çıktık. Bir protesto biçimi ve insanlara yaklaşma, toplumu sarsarak uyandırma olanağı bulduk.

Geçtiğimiz aylara dönüp bakacak olursanız; sizce protesto eylemleri sonucunda düzelen şeyler oldu mu?

Bir mülteci olarak, neyi protesto etmek istediğinizi konuştuğunuzda, ilk aklınıza gelen şey yasalar oluyor. Tamam, şehri terk etme yasağı ve kampta ikamet etme zorunluluğu var. Ama sabahları uyandığımda, kendimi kampta kalma zorunluluğu nedeniyle mi kötü hissediyorum? Söz konusu olan, daha çok, koşullar ve durumlar, yaşamınızı olduğu gibi yapan bin bir nedenin bir araya gelmesi. Gayrivatandaş olarak yaşayışınız. Vatandaşlar ve gayrivatandaşlar var. İyileşmenin yegane yolu, bu farkların ortadan kaldırılması. Trene bindiğinizde, çok sayıda değil, yalnızca tek bir mevki olmalı. Yalnızca bu. Almanya’da, Avusturya’da, Hollanda’da yalnızca tek bir şey için mücadele ediyoruz: vatandaş olmak.

Peki bu hedefe yaklaşabildiniz mi?

Evet, tabii. Eskiden nasıl olduğunu düşündüğümde ve şimdiki durumumla karşılaştırdığımda, yapmış olduğum şeylerden ve girdiğim yoldan memnunum. Doğru yolda olduğumuza ve istediğimiz şeye yaklaştığımıza inanıyorum. Birlik ve direnişe ihtiyacımız var.

Kongre’den beklentileriniz nedir?

Yaptıklarımızın iyi ve eleştirel bir biçimde genel bir değerlendirmesini yapabilirsek. Bu sayede, etkinliklerimize biraz daha dışarıdan bakabilmeyi umuyoruz. Çünkü insanın kendisi işin o kadar içinde olabiliyor ki, algılayışı değişiyor. Kongre, yalnızca yürüdüğümüz yoldaki bir adım. Bir hedef değil, yalnızca hedefe giden yolda atılan bir adım.

HELEN VIERKÖTTER/LEVENT KONCA



   7 Ocak 2013 tarihinde Yeni Özgür Politika'da yayınlandı.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...