26 Mayıs 2010 Çarşamba

30 YAŞIM



ıkındım, sıkındım "yaşlanıyorum" diye, sonuçta kimseye dinletemedim... dün itibariyle hayatımın otuzuncu yılını resmen sonlandırmış bulunuyorum. ne garip şey şu yaş algısı... (garip derken aslında çok normal tabii.)

daha dün, belki de hayatımda en çok iz bırakan insanla tanıştığımda, ben 18 yaşındaydım, oysa 30. gözümü açtım, kapadım, bir baktım ben 30 olmuşum. (yalan tabii, bir dolu şey yaşadım bu 12 yılda.) 18 yaşındaki bir insan bana şimdi nasıl bakıyor acaba?

küçükken 16 yaşında olmanın hayalini kurduğumu hayal meyal hatırlıyorum. sanırım dayımın oğlu 16 yaşındaydı bunu düşündüğüm zaman, onu mu erişilebilir bir yetişkinlikte görmüştüm de 16 yaşı kendime hedef seçmiştim acaba? belki de 16, benim o zamanki bakış açımdan hem genç, hem de yetişkin olduğundan arzulanası bir yaştı.

ben doğduğumda babam 27, annemse 29 yaşındaydı. o zaman onlar yetişkin, bense onların çocuğuydum. şimdi onların annem-babam olduğu yaşı geçtim; onlar hala annem-babam, bense onların çocuğu... babam hala arada telefonda portakal ye, c vitamini sağlığını korur diyor. adaletin bu mu dünya?

almanya'ya göçtüğümde 24 yaşındaydım, ne kadar zaman geçmiş üstünden... oysa bana bir yandan sanki dünmüş gibi geliyor, diğer yandan sanki almanya'daki yaşantımın bir geçmişi yokmuş, herşeyin başında almanya'ya geldiğim gün varmış, ya da hatta o gün de hiç varolmamış, ben sanki hep burada bu yaşamı sürmüşüm gibi geliyor.

ben yine 30 yaşında bir şekilde yırtıyorum da "yaşlı olmak"tan, şaka maka haydut iyice yaşlandı, ekim ayında 9 yaşını bitirecek. demek ki o hayatıma girdiğinde 21 yaşındaymışım...

PS annemden itiraz geldi, düzelteyim: ben doğduğumda annem "hala 28 yaşında"ydı...

2 yorum:

Gand dedi ki...

yaşlı olmak dedkleri şey, ömrümüzün kısıtlı olduğunu habire haatırlatıp insanlara 30'undan sonra yaşlı hissettirerek bir an önce düzenli, güvenli bir hayata geçmelerini sağlamak için sıkıştırmak amacıyla yapılan bir şey gibi geliyor.
adına ne denirse densin aslında insanın bünyesi hissettiğini, deneyimlediğini yaşıyor. yaş ilerledikçe alışkanlıklar değişiyor, belki beden biraz yavaşlıyor. ama bunun dışında yaşlanmanın bir anlamı yok. yaş ilerledi diye insanın sevdiği bir şeylerden vazgeçmesi, toplumun o yaşa münasip gördüğü davranış ya da yaşam biçimlerini sergilemesi gerekmiyor.

toplumun içinde bulunduğu bu yaş algısı o kadar trajikomik ki bir insanı takım elbise ile gördüklerinde yaşının 30 olduğunu anlarken, salaş bir tişört, spor ayakkabı, kapri ile gördüklerinde "öğrenci misiniz" diye soruyorlar :) işte yaşlanmak böyle bir şey. kılıf değiştirmek :)

edvienna dedi ki...

ne güzel iste yaslaniyorsun, kapitalizme göre gereksizlesiyorsun, felsefeye göre olgunlasiyorsun, annenlere göre büyüyen bir cocuk kalmaya devam ediyorsun - ediceksin (orasi kesin), bana göre hayatini tamamliyorsun, olmasi gerekeni, kendin icin ne oluyorsun onuda artik en iyi sen bilirsin.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...