17 Eylül 2011 Cumartesi

ÇARŞAMBA ÖĞLEDEN SONRA


kapı çalar. adam kapıyı açar. "sözleşmiş miydik?", "hayır". kadın içeri girer. adam, az sonra sevişmeyecekmiş gibi yapmak için kahve yapar. başka bir odada london calling çalmaktadır. yalnız yaşayan erkeklere özgü dağınıklığın ortasında giysilerini parçalarcasına çıkarırlar. ve izleyici iki insanın şehvet dolu bütünleşmesi dışında her şeyi unutur. erkek ve kadının inlemeleri birbirine karışır. ve son. kadın kalkar, neredeyse soyunduğu hızla giyinir. çekingen bir bakış tek vedadır. hızlı adımlarla evi terk eder. başladığı gibi bitmiştir. iki yabancı. öncesi ve sonrası olmayan bir sevişme.

iki yabancının sevişmesi: jay ve claire her çarşamba şaşalı günleri çoktan geride kalmış bir evde buluşup sevişir. adları, geçmişleri, yaşamları yoktur. çarşamba öğleden sonraları konuşmazlar. yalnızca şehvet. su katılmamış erotizm. aşk ilanı, evlilik hayali, verilen - ve çoğunlukla tutul(a)mayan - sözler yoktur. bu kadar güzel olan bir şeyin uzun sürmeyeceği; hayatın kimsenin yüksek sesle söylemeye cesaret edemediği, ama herkesin içten içe bildiği gizli kurallarından.

ve bir gün büyü bozulur. adem'le havva'ya bile bir ömür için yar olmayan cennet, jay ile claire'i de kovar. jay'in claire'i evde bekleyişinin beyhude olacağı gün gelir. üstelik, aynı adem'le havva'da olduğu gibi jay ve claire'e cennetin kapılarını kapayan meraktan başka bir şey değildir. yasak elmayı ısıran jay, her şeyi bok eder.

jay, bir gün evden çıkan claire'i takip etmeye başlar. ve merakı onu adım adım londra'nın bir kenar mahallesinde claire'in oynadığı tiyatro salonuna götürür. salonun üstündeki barda, gizli aşığına dair merakını dindirebilecek yegane insan olduğundan sımsıkı sarılacağı, claire'in taksi şoförlüğü yapan kocası andy'yle tanışır. geveze, çirkin ve şişman olan adam, şehvetin karşıtıdır. ilk başlarda bilmese de, andy zamanla, claire'in tiyatro sevdasından kıskançlığa karısının çevresinde dönen muhabbetlerinin ortağı jay'in gizli kimliğinin farkına varır. andy'de bilme istencinin de karşıtının vücut bulması, onu intimacy'nin en acınası figürüne dönüştürür.

jay'in takibi, bir gün izlediğini kaybetmesiyle sonuçlanır. ve onun kaybettiğini claire bulur: av ile avcı yer değiştirmiştir artık. claire, izlenildiğini bilmeyen jay'in peşindedir. ve böylece chéreau, izleyiciyi oyuncuların gerçekten seviştiği nadir filmlerden olan intimacy'nin en şehvetli sahneleriyle başbaşa bırakır. hınzır şehvetle dokunanı yakan aşk claire'in gözlerindeki bakışta buluşur. basit ve güzel olan pek çok şey gibi, patrice chéreau'nun izleyiciyi içine soktuğu çarşamba öğleden sonraları da, bir insanın daha fazlasını istemesiyle son bulur: jay 'i izleyen adımları, claire'i oynadığı tiyatronun üstündeki bara götürür.

chéreau; hollywood'un her gün daha da görkemli hale gelmek zorunda olan bir şiddet fantazisinde kendini dışa vuran tutucu ve tutuk seksinin, bastırılmış müstehcenliğinin karşısına sıradan iki insanın çıplaklığını koyuyor. kirli sakallı, dağınık haliyle jay'in bedeni, pornografize/imal edilmişten uzaktır. claire; her erkeğin sahip olmak isteyeceği değil, her erkeğin sahip olabileceği sıradanlıkta bir kadın olarak karşımıza çıkar; ameliyat masasından az önce kalkmış gibi taze ve plastik hollywood bedenlerinden farklılığıyla, gerçek insanların gerçek insanları arzulamasının bir sembolüne dönüşür. jay'in, yanında uyuyan kadını, gözlerinde her çarşamba öğleden sonra biraz daha güçlenen aşkla izlediği sahnede yönetmen, sıradanlığın aşık olunacak bir güzelliğe dönüşmesini sergiliyor. ve böylece izleyici jay'in içine giriyor, claire'e aşık oluyor. chéreau; aşkı, sinemanın ana hapsederek bir duruma dönüştüren sınırlarının ötesine götürerek, gerçek hayatta olduğu gibi bir süreç-hareket olarak yeniden gerçekleştiriyor.

takip motifi intimacy'nin kalbini, jay'le claire'in rolleri değiştiği takip sahnesiyse düğüm noktasını oluşturuyor. hollywood'un sevdiği, hız ve şaşalı kazalar, patlamalarla kotarılan klasik takip sahnelerinin aksine; chéreau, takibin merkezine merakı koyuyor. araçla amaç, takip etmekle ulaşmak, bir olup merakta birleşiyor. ve merak bilgiye ulaştırıyor. neredeyse tüm filmler, sorduğu soruları eninde sonunda yanıtlayan öyküler üstüne kuruludur. tüketmenin gittikçe kolaylaşmak zorunda olduğu, salatanın yıkanıp doğranmışının satıldığı, hayatın içeriğinin twitter'da 140 karaktere sıkıştığı bir çağda izleyicinin beklediği de zaten bundan başkası değil. oysa intimacy'nin anlattığı öykü; bilmekle değil, bilmek istemekle ve soru sormakla ilgili. jay ile claire için merakın son bulup bilgiye dönüştüğü anda izleyicinin kendini ne yapacağını bilemez halde ortada bırakılmış hissetmesi; jay ile claire'in, birbirlerine bir daha ilk sevişmelerinde, birbirleri hakkında bedenlerinin anlatmadığı hiçbir şey bilmezken olduğu kadar yakınlaşamamalarından. tutku bilmek istemekte yatıyor, bilginin beraberinde getirdiği tatminse tutkuyu boğuyor.

intimacy, tutkuyu beyazperdeye aktarmakta paris'te son tango'nun yanına adını yazdırmayı hak eden yegane film. ve orson welles'in, sorduğu en büyük soruyu, iki saatlik sinema festivalinin izleyiciyi ulaştırdığı cevabın içine saklayan başyapıtı citizen kane'e çekingen bir selam gönderiyor.

4 yorum:

stalker dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
stalker dedi ki...

bunu sinemada izlemiştim. bi 10 sene olmuştur herhalde. vasat bulup geçmiştim. aklımda sevişme sahnelerinin gerçekçiliğinden başka bir şey kalmamış. doğal olarak haha. o yaşlar da pek müsait değil zaten sağlıklı değerlendirme yapmak için. yazıyı, filmi sayende tekrar izledikten sonra okurum artık :)

Adsız dedi ki...

biz filmi mastürbasyon malzemesi yapmışız, sen tutmuş felsefe çıkarmışsın.

outlaw dedi ki...

@stalker,

sevişme sahneleri gerçekçi değil, bir anlamda gerçek. normal sinemada seks gerçek değildir aslında, o pornolara özgü bir durum. gerçekçi değilse de gerçektir.

eskilerden benim bildiğim bir tinto brass'ın caligula'sı var. (ki o da iyi filmdir, brass'ın ismi harcıyor biraz.) doksanların ikinci yarısından sonra gerçek seks içeren filmlerin sayısında gözle görülür bir artış oldu: lars von trier'in the idiots'ı, ken park, shortbus, antichrist. başka filmler de var, ama benim aklıma gelenler bunlar.

umarım beğeneceksin filmi.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...